Hukuksuzluğa yeni ve riskli bir kılıf

SEFERBERLİK YÖNETMELİĞİ

Refahyol hükümetinin iş başında olduğu 1996'da Kriz Yönetmeliğinde yapılan ve Başbakan Erbakan'ın imzasıyla yürürlüğe giren değişiklikler demokrasi duyarlılığına sahip kesimlerde ciddi istifham, soru işareti ve endişelere yol açmıştı. Yeni Asya olarak biz de hem manşetlerimizle, hem köşe yazılarımızla bu kaygıları dile getirip ikazlarda bulunmuştuk.

Bu imzanın üzerinden 6 ay geçmeden patlak veren 28 Şubat krizi ve ardından başlayan süreçte yaşananlar, maalesef bu endişeleri doğruladı.

1990 tarihli Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğünü yürürlükten kaldıran aynı adlı yönetmeliğin, Erdoğan'ın imzasıyla Resmî Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe girmesi bize onu hatırlattı.

Yeni yönetmelik Cumhurbaşkanına "savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi" ve "ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veveya dıştan tehlikeye düşüren davranışların ortaya çıkması" hallerinde seferberlik ilan etme yetkisi veriyor.

Önceki tüzükte bu yetki Bakanlar Kurulunda idi. Malûm, tek adam rejiminde böyle bir kurul yok. "Başkan"ın memurları olmaktan öteye gitmeyen etkisiz ve yetkisiz teknokratlar var.

Dolayısıyla yapılan değişiklik yeni rejimin mantığına uygun. Ama kurul ve kurumları tamamen devredışı bırakıp seferberlik ve savaş hali gibi çok kritik bir konuda bile yetkiyi tek adama veren bir düzenleme hem demokrasiden uzaklaşmanın yeni bir aşamasını ifade ediyor, hem de ülkeyi içte ve dışta çok ciddi risklerle karşı karşıya getiriyor.

Tek adam rejimi zaten OHAL ortamında dayatılan ve OHAL ürünü KHK'lar başta olmak üzere birçok antidemokratik ve hukuk dışı emrivaki ile devam eden olağan dışı bir rejim. Bu yönetmelikle ona kendisini yine demokrasi dışı yöntemlerle devam ettirmenin yeni bir kılıfı uyduruluyor.