Hukuk mücadelesine yeni yılda da devam
Hukuk ve demokrasiye dönüş yılı olması dileğiyle girdiğimiz 2023'ü, bu ümitle yaptığımız Mayıs seçimlerinden umduğumuz neticeyi alamamanın yol açtığı hayal kırıklığına mukabil, AİHM'in 26 Eylül'de açıklanan Yalçınkaya kararıyla morallerin bir ölçüde kuvvet bulduğu bir ortamda uğurladık.
Ama yılı karışık ve çelişkili sinyallerle kapattık. Bir taraftan AİHM kararının ıskartaya çıkardığı kriterlere dayandırılan malûm davalarda peş peşe beraat kararları gelirken, diğer taraftan Can Atalay davasında AYM'nin ikinci kez verdiği ihlal kararına rağmen İstanbul 13. ACM'nin topu yine Yargıtay 3. Ceza Dairesine attığı ve buna ilaveten YSK'nın AYM'den ve illa ki AİHM'den dönmesi kaçınılmaz hukuksuz bir kararla yerel seçimlerde KHK'lılara aday olma yolunu kapattığı bir tablo ile karşıyayız.
Atalay davasını ikinci kez görüşen AYM, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma, kişi hürriyeti-güvenliği ve bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve anayasanın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle; anayasanın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı ile 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine, 3 karşıoya mukabil 11 oy ile karar verdi.
Seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna oy veren 3 üyenin, ikinci aşamada "ihlal yok" yönünde oy kullanmalarının da, bunun için gösterdikleri gerekçelerin de anlaşılamadığı bu oylamada, 3. Ceza Dairesinin ilk karara kabul oyu verdikleri için haklarında suç duyurusunda bulunduğu üyelerin sayısı 9 iken, "kabul" diyenlerin sayısı 11'e çıktı. İkinci oylamada fikir değiştiren bu iki üye için de suç duyurusu yapılacak mı Yapılır ve dava açılırsa, bu 11 üyeyi Yüce Divan olarak diğer 3 üye mi yargılayacak!