Uhud Savaşının ilk etabı Müslümanların lehine neticelenip müşrik ordusu bozguna yüz tuttuğunda, "Ne olursa olsun, burayı terk etmeyeceksiniz!" talimatının muhatabı olan okçular başta olmak üzere, İslâm ordusunun mensupları erken bir zafer coşkusuna ve ganimet telâşına kapılınca olanlar oldu.
Halid bin Velid komutasında pusuda bekleyen Mekke müfrezesi, mevzilerini terk eden okçuların açtığı gedikten girip Müslümanları arkadan vurdu, durum tersine döndü, Resulullah'a benzeyen bir Sahabenin şehit edilmesi üzerine yayılan "Muhammed öldü!" şayiası Müslümanlar içinde bir panik havası doğurdu...
Bu son derece zor ve kritik kırılma anlarında, bütün olumsuzluklara rağmen savaşa devam eden 14 Sahabenin sebat ve metaneti vaziyeti kurtardı, mağlûbiyetin mutlak bir hezimete dönüşmesinin önü alındı ve tekrar denge sağlandı.
Ama sonuç olarak Peygamberimiz yaralandı ve büyük acılar çekti; amcası Hz. Hamza (ra) başta olmak üzere birçok güzide Sahabe şehit düştü, Müslümanlar ağır kayıplara uğradı...
Meşverette "Savaşalım" diye ısrar edenlerin çoğu savaşın gereklerine uygun davranamazken, bilhassa okçuların emirlere uymaması bu hazin neticeyi ortaya çıkardı. Ama buna rağmen Peygamberimiz onlara karşı hesap sorucu bir tavra girmedi, aksine kucak açıp şefkatle muamele etti. Ve Rabbimiz, "Allah'tan bir rahmet sebebiyledir ki, sen Ashabına yumuşak davrandın. Eğer kötü huylu ve katı yürekli olsaydın, onlar etrafından dağılırlardı. Artık onları affet, onlar için Allah'a istiğfar et ve onlarla iş hususunda istişare et" mealindeki ayetle onun bu güzel tavrını övdü.