Gençlere adanan bir ömür ve nurlu nesiller

Hayatı boyunca insanlara, özellikle de gençlere şefkatiyle muhatap olan Üstad Bediüzzaman, gençleri bu çağı fırtınalarıyla sarsan manevî tehlikelerden korumak için çırpındı. "Karşımda müthiş bir yangın var. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum" diyerek...

Üstad Bediüzzaman ilk hayatının bir bölümünü genç talebeleriyle birlikte geçirdiği Van'a harp ve esaret sonrası tekrar dönünce karşılaştığı yıkım manzaralarının ruhunda meydana getirdiği teessürü yakıcı ifadelerle anlatırken diyor ki:

"Oğlum yoktur ki, yalnız oğlumu düşüneyim. Bendeki fıtrî olan bu ziyade acımaklık ve şefkat... Binler Müslüman evlâtlarının, hattâ masum hayvanların teellümlerine (acılarına) karşı dahi bir rikkat, bir elem, o sırr-ı şefkatle hissediyordum." (Lem'alar, s. 383)

Ve hayatı boyunca insanlara, özellikle de gençlere bu şefkatiyle muhatap oldu.

Onları, bu çağı fırtınalarıyla sarsan manevî tehlikelerden korumak için çırpındı. "Karşımda müthiş bir yangın var. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum" diyerek.

120 talebesiyle birlikte zulmen konulduğu Eskişehir Hapishanesi'nin penceresinden karşıdaki lisenin bahçesine bakarken, orada neşeyle oynayan genç kızların 40-50 yıl sonraki durumlarını hayalen görüp onlar için gözyaşı dökerek...

Kastamonu'da yanına gelip "Bize Yaratıcımızı tanıt, öğretmenlerimiz Allah'tan bahsetmiyor" diyen lise öğrencilerine, okulda okudukları fenlerin diliyle Allah'ı anlatarak...

"Hayat, gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikeler"e karşı tesirli bir ikaz almak isteyen gençlere, "Kat'iyen gidecek" dediği gençliğin iffet ve istikamet dairesinde yaşanması halinde ebedî bir gençliği netice vereceğini müjdeleyerek...

Onun bir ömür boyu devam eden bu gayret ve çırpınışı, milyonlarca gencin imanını kurtarıp manevî tehlikelerden korunmasına ve saadete kavuşmasına vesile oldu.

Ve Ali Ulvi Kurucu'nun ifadeleriyle:

"(Üstad) bir yuva kurmak ve orada mesut bir aile geçirmek sevdasına düşmeye vakit ve fırsat bulamadı. Fakat Cenab-ı Hak kendisine öyle şeyler ihsan etti ki, fani kalemlerle tarif olunamayacak kadar muazzam ve muhteşemdir. Bugün dünyada hangi bir aile reisi manen Bediüzzaman Hazretleri kadar mesuttur Hangi bir baba milyonlarla evlâda sahip olmuştur Hem de nasıl evlâtlar! Ve hangi bir üstad bu kadar talebe yetiştirebilmiştir" (Tarihçe-i Hayat, s. 23-4)

Üstad ve gençler

Üstadın hayatına baktığımız zaman, Birinci Dünya Savaşı öncesi ders verdiği Horhor Medresesi'nde, vatan müdafaası için koştuğu şark cephesinde, Ankara'da yeni rejimin tesisini takiben gittiği Van'daki Zernebad Suyu başında, Risale-i Nur hizmetini başlattığı Barla'dan başlayarak, sürgüne gönderildiği diğer şehir ve kasabalarda gençlerle haşır neşir olduğunu görmekteyiz.

Aynı zamanda yeğenleri olan Abdurrahman ve Ubeyd ile Molla Habib, Ali Çavuş, Molla Hamid ve Molla Resul, ilk dönem gençlerden.

Hulusi Yahyagil, Sabri Efendi, Hafız Ali, Hüsrev Altınbaşak, Tahirî Mutlu, Refet Barutçu, Hasan Feyzi Yüreğil, Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Ceylan Çalışkan... gibi en yakınında bulunmuş talebeleri de 20'li-30'lu yaşlarda Üstadla tanışmış ve hayatlarının sonuna kadar hizmete sadakatle devam etmiş, önde gelen güzide isimlerden.

Bu bahtiyarların bir kısmı çok genç yaşta rahmet-i Rahman'a kavuşmuş. Sorgu öncesi "Doğru söylesem Üstadım zarar görecek, söylemesem askerlik şeref ve itibarım gidecek; yâ Rab, canımı al" diyen ve hemen ardından vefat eden istikamet şehidi Binbaşı Asım Bey, 46 yaşındayken Denizli hapsinde şehit olan Hafız Ali, 48 yaşında terhis belgesini alan Hasan Feyzi, Üstadın sağlığında vefat edenlerden...

Emirdağ'da daha çocuk yaştayken hizmetine girdiği Üstadın "Seni dünyaya vermeyeceğim" dediği ve 34 yaşında rahmetli olan Ceylan ile 51 yaşında berzaha göçen Zübeyir ise, Üstadın vefatından sonra ona kavuşan isimler arasında...

Risale-i Nur hizmeti başladıktan sonra Üstadın her yaştan talebeleri olmuş, ama hizmeti omuzlayanların çoğu gençlerin içinden çıkmış. Bunların içerisinde hanımlar da ayrı ve çok özel bir yere sahip olmuşlar.

Üstadın lâhika mektuplarında gençlere yönelik teşvikkâr ifadelerini çokça görüyoruz. Risale yazan, Kur'an öğrenen, hizmete katkısı olan kızlı erkekli çocuk ve gençleri isim isim kayda geçiren Üstad her biriyle tek tek ilgilenmiş, takdir ve tebrik etmiş, onlara hitap eden özel mektuplar yazmış ve selâmlar göndermiş.

Onun bu muhatabiyeti bize de örnek...

Zübeyir Gündüzalp örneği

Zübeyir Gündüzalp'i Risale-i Nur'la tanıştıran Konyalı Rıfat Filizer anlatıyor:

"Kendisine Bediüzzaman Hazretlerini ve Risale-i Nur'u dilimin döndüğü kadar anlattım. Çok meşgul olduğunu, evlerindeki roman, hikâye ve felsefe kitaplarını bitirinceye kadar başka bir kitapla meşgul olamayacağını ifade etti. 'Sırada 300 kitap var, onları okuyayım, Risale-i Nur'u da okurum' dedi. Tam 6 ay fikrî sohbetlerimiz devam etti. Bazan gece 1'e kadar konuştuk..."

Ve 6 ay sonra Gündüzalp, Filizer'in verdiği Gençlik Rehberi'ni okumaya başlıyor.