Demokratikleşme ve Şeriat
Bediüzzaman'ın 110 yılı aşkın bir süre önce gündeme getirdiği ve hâlâ hayata geçirilip tamamlanmayı bekleyen birçok özgün proje var. Bunlardan en çok bilineni, Medresetüzzehra adını verdiği eğitim kurumu.
Burada vicdanın ziyası olan dinî ilimlerle aklın nuru olan modern fenlerin kaynaştırılarak okutulması; felsefeyle dinin, Avrupa medeniyeti ile İslâm hakikatlerinin barıştırılması; Anadolu'daki medreselilerle mekteplilerin ve tekkelilerin ittifakı; meşrutiyetin getireceği kazanımların topluma mal edilmesi, ırkçılığın İslâm kavimlerini ifsadının önüne geçilmesi gibi hedefler öngörüyordu Said Nursî.
Bu bağlamda çok büyük önem arz eden hususlardan birini de, meşrutiyetle birlikte gelen köklü sistem değişikliğinin Kur'ân, Sünnet ve Asr-ı Saadet kaynaklı İslâmî referanslarla açıklanmasıydı.
Bediüzzaman'a göre, İslâmiyet Müslümanların adeta et ve kanlarına karışmış derecede fikir, his ve vicdanlarında etkili bir din olduğu için, onların zihinlerini "ruhanî manyetizma" ile harekete geçirmek, yalnızca "şeriat namıyla" olabilir.
Çünkü toplumun eğitimi bu hürriyetler çağında yalnızca şevk ve muhabbetle mümkün olabilir. O şevki doğuracak etken de, vicdanlardan yükselen "sada-yı diyanet." Onu heyecana getirecek faktör ise, ruhanî manyetizma gücüne sahip olan şeriat-ı Ahmediyenin güçlü emirleri.
(Eski Said Dönemi Eserleri, s. 31).