"Çare, irşad ve tenvir"

Bediüzzaman dinimizin temel kaynağı ve dayanağı olan Kur'ân başta olmak üzere inanç değerlerimizin görülmemiş saldırılara maruz kaldığı çok zor bir dönemde hizmet stratejisini yine Kur'ânî ve nebevî ölçülerle belirledi.

Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde tevessül etmediği silâhlı hareketleri, tasvip de etmedi. Cumhuriyetin ilk yıllarında "Din elden gidiyor" diyerek ayaklanma planları yapanları teşebbüslerinden vazgeçmeye çağırdı. Yegâne çarenin "milleti irşad ve tenvir etmek" olduğunu ısrarla vurguladı.

Haksız ve keyfî şekilde sürgün edildiği Barla'da telifine başladığı Risale-i Nur Külliyatı ile bu irşad ve tenvir hizmetinin en güzel uygulamalı örneğini de gösterdi.

Bu eserlere bina ettiği Nur hizmeti bütün baskı ve engelleme çabalarına rağmen topluma mal oldu ve kökleşti. O baskıları da hukuk içinde ve müsbet hareket prensibiyle aşarak etkisiz hâle getirdi.

Keza aktif siyasetten uzak durmak suretiyle, oradan gelebilecek tuzaklardan hizmetini korudu. Böylece hiçbir şaibenin bulaştırılamayacağı son derece saf, duru ve temiz bir hizmet modeli ortaya koydu.

Bu itibarla, Türkiye çarpık ve despot laikçilik uygulamalarının doğurduğu keskin fay hatlarına rağmen din ekseninde kanlı çatışmalara sahne olmadıysa, bunu Bediüzzaman'ın ortaya koyup millete mal ettiği bu müsbet ve yapıcı modele borçlu.

Cezayir, Suriye, Irak, İran, Mısır, Afganistan gibi İslâm ülkeleri ise, bu modeldeki temel ölçü ve prensiplerden haberdar olmayışlarının, Bediüzzaman'ı ve hizmetini tanımayışlarının sıkıntısını yaşıyorlar.