Bu rejime "demokrasi" demek mümkün değil

Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, güncelliğini ve geçerliliğini korumaya bugün de devam eden önemli tesbitlerini aktarmayı sürdürelim:

Genel prensipleri reddeden, bizim başından beri itiraz ettiğimiz, halâskâr seçimine, kurtarıcı seçimine dayanan bir devlet anlayışını yürütmek mümkün değildir. Çünkü eğer siz "Ben halâskârım, bu milleti kurtardım" diye ortaya çıkar da, onun hakları üzerinde kendinize göre tasarruf ederseniz, yeni kurtarıcılar çıkar. O yolu açarsınız. Siz derseniz ki, "Benden başkası Türkiye Cumhuriyetini idare edemez;" o zaman başkaları da der onu. Zaten Türkiye bunu sona erdirmedikçe, "Millet mi devlet için lâzım, devlet mi millet için lâzım" meselesinin içinden çıkamayız.

Hadis-i şerif var: "Çirkin birşey görüyorsanız, elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemiyorsanız, dilinizle düzeltin. Dilinizle düzeltemiyorsanız buğz edin." Elimiz ve dilimizle düzeltmez, buğz da etmezsek, çirkin birşeye "Yaşa, var ol" dersek, meseleyi çözemeyiz.

Türkiye çağ atladı mı Bu bir slogandır. Keşke Türkiye çağ atlamış olsa... Böyle derken dahi, yanlış söylendiğini biliyorum. Çünkü çağ atlamak mümkün değildir. Ancak, çağa yetişilir. Türkiye'nin çağı yakalayabilmesi için ne yapması lâzımdır

Yakalanacak çağın içinde ne var Ona bakalım: İnsan haklarına dayalı, hukuk üstünlüğünü esas alan, gerçek anlamda hürriyetçi, adaletçi, eşitlikçi, refahçı bir demokrasinin gerçekleştirilmesi ön şarttır. Demokrasinin "sana göre"si, "bana göre"si olmaz. Üniversal kuralları, kavramları ve kurumları var.