"Âlem-i medeniyet bunların izalesini istiyor"

Bediüzzaman 1908 Aralık'ının son haftalarında "Meb'usana Hitap" başlığıyla yayınlanan makalesinde şöyle diyordu:

"Marazımız hastalığımız atalet tembellik, cehalet ve muhalefet-i Şeriatla hâsıl olan su-i ahlâk kötü ahlâk ve onların neticeleri olan fakr u zaruret ve irtikâb-ı hile ve başka nam ile sirkat-i alenîdir açıktan hırsızlıktır. Âlem-i medeniyet bu seyyiatın izalesini fenalıkların giderilmesini bizden istiyorlar." (Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, 2020, s. 32)

O zaman dile getirilen bu tesbit, maalesef günümüzde de geçerliliğini koruyor.

Tembellik, cehalet, ahlâk zaafiyeti, fakirlik, hile, aldatma, yolsuzluk ve hırsızlık bugün de en önemli problemlerimizden. Ve medeniyet âlemi, bilhassa AB, dinimizin de men ettiği bu fenalıklardan kurtulmamızı istiyorlar.

Üstadın bu konuyu tamamlayıcı bir tesbitini de Münazarat'taki "İstibdat ... muamele-i keyfiyedir, ... sû-i istimalâta gayet müsait bir zemindir" (Age, s. 159) ifadesinde görüyoruz.

Gerçekten hukuksuzluğun ve keyfîliğin hüküm sürdüğü denetimsiz baskı rejimleri, her türlü yolsuzluğun zirve yaptığı rejimler.

Milletin kaynakları ve parası böyle rejimlerde sorumsuzca çarçur ve israf edilir; lüks, şatafat ve gösteriş için harcanır; iktidar mensuplarını ve yakınlarını kestirme yoldan zenginleştirecek şekilde onlara transfer edilir.

Demokrasi ve hukuktan uzaklaşıldıkça bu vurgun düzeni daha ileri boyutlara taşınır.

Oysa işleyen bir demokrasi olsa, en önemli varlık sebeplerinden biri millete ait olan bütçe hakkını millet adına kullanıp, harcanan her kuruşun hesabını sormak olan Meclis bu fonksiyonunu hakkıyla yerine getirse; bağımsız yargı denetimi çalışsa; medya, sivil toplum ve kamuoyu bu denetime etkili bir şekilde katkı sağlasa böyle olmaz.