"Aklınızı başınıza alınız"
Hariçten gelen saldırılara karşı en kuvvetli silâh, siper ve kalenin İslâm kardeşliği olduğunu, bu kaleyi sıradan ve küçük bahanelerle sarsmanın vicdanla da, İslâmın yüksek maslahatlarıyla da asla bağdaşmadığını vurgulayan Üstad Bediüzaman, bu tavır içindeki her bir Müslümana "Bunları bil, ayıl!" uyarısında bulundu ve söyle seslendi:
"Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı 'Mü'minler ancak kardeştir' ayetinin kal'a-i kudsiyesi (mukaddes kalesi) içine giriniz, tahassun ediniz (sığınınız)."
Said Nursî, hadis-i şeriflerin işaretlerini yorumlarken, ahir zamandaki dehşetli şahısların, Müslümanların ve yanı sıra diğer bütün insanların hırs ve ihtilâflarından istifade ederek, az bir kuvvetle dünyayı alt üst edip koca âlem-i İslâmı esaret altına aldıklarına da dikkat çekti.
Ve Müslümanların, ancak "Mü'min için mü'min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren elemanları gibidir" mealindeki hadis-i şerifte ifade edilen ölçüyü hayat prensibi haline getirdikleri takdirde dünyada sefaletten, ahirette de ebedî ziyana düşmekten kurtulabileceklerini vurguladı.
Ona göre, "Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihad-ı İslâmdır."
Peki, Said Nursî ittihad-ı İslâm derken neyi kast ediyordu
1908-9'da yayınladığı makalelerine baktığımız zaman, onun, ittihad-ı İslâm tabiri ile bütün mü'minler arasındaki birlikteliği murad ettiğini ve bu ittihadın ana unsurlarını şöyle tesbit ettiğini görüyoruz: