Üstad Bediüzzaman Beşinci Şua'da ahirzaman fitnesinin dehşetli özelliklerinden birini "Hayat-ı beşeriyenin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak, hürmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine (pis ve kokuşmuş hevesler) bataklığında, birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar" ifadeleriyle dile getiriyor.
Hürriyet görüntüsü altında çok ağır ve şiddetli bir nefis istibdadına esir olmuş insanları dine, dinin emirlerine uyup yasaklarından kaçınmaya davet etmek çok daha zorlaşmış durumda.
Eski devirlerdeki teslime dayalı iman da büyük ölçüde ortadan kalkmış. Ya ilim ve fenni kullanıp, gözüyle görmediğine inanmayan ve burnundan kıl aldırmayan kibirli, materyalist ve inkârcı bir anlayış ya da bu konuları hiç gündem etmeden gününü gün etmeye bakan dünyevî bir bakış açısı yaygın hale gelmiş.
Bu halleri aşabilmek için evvela enaniyet destekli bu nefis hegemonyasını kırmak, onun için de insanları akıllarını kullanıp düşünmeye teşvik ve sevk ederken, duygularını da bu yönde harekete geçirecek etkili yol ve yöntemler bulmak gerekiyor.
Önceki çağlarda geçerli olan ve sonuç veren klasik metod ve söylemleri tekrarlamak bugünün ihtiyaçlarına cevap veremiyor.
İşte Kur'an'ın bu çağa yönelik dersi ve mesajı olan bir tefsir olarak Risale-i Nur'un farkı bu noktalarda da kendisini gösteriyor.
Risale-i Nur, inkârcı ve saldırgan bir dalaletin taarruzlarını aklî ve mantıkî izahlarla püskürtüp iman hakikatlerini ispat ederken, nefis ve hissiyat kaynaklı gafleti de hem hayatın gerçeklerini dikkatlere sunarak akılları düşünmeye ve ibret almaya davet eden, hem de duyguları fıtrî mecralarında istikamet çizgisine yönelten irşadlarıyla dağıtıyor.