Binde 5 değil binlerce hayat

"20 yıldır bu işi yapıyorum. İlk defa bu kadar çaresizim. Mağaza kapanınca işçiler dağıldı. oğu genç, kredi borçları var. Ne yapacaklar bilmiyorum." İzmirli bir ayakkabı ustası söylüyor bu sözleri.

"İhracat siparişlerimiz vardı. Kumaş aldık. Kur farkından dolayı zarar ettik. Bankadan kredi çekmek istedik, faizi ödeyemedik. Konkordatoya gittik. Şimdi 80 işçi kapıda. Hepsi bana 'Ne olacak' diye soruyor." Bu sözler de Gaziantep'te küçük bir tekstil atölyesi sahibine ait.

81 ilde kepenkleri inen dükkânlar, yarım kalan şantiyeler, boşalan fabrikalar... İşsiz kalan on binlerce vatandaş... Bu ülkede çalışabilecek nüfusun yüzde 32'si, yani her üç kişiden biri işsiz.

AKP'nin 2018'de başlayan, 2021'de ise patlayarak altında kaldığımız ekonomik krizden çıkmak için başlattığı "acı reçete", artık ağır sonuçlarını her yerde hissettiriyor. Son aylarda gündemin baş köşesine yerleşen iflas ve konkordato furyası bu gerçeğin acı boyutlarından biri. 2024 yılında konkordato ilan eden firma sayısı 3 bin 497 iken 2025'in ilk yedi ayında bu sayı 3 bin 474'e ulaştı. Aynı dönemde iflas kararları yüzde 129 artarak 126'ya yükseldi.

RİSK DEĞİL Mİ

Yüksek faize çözüm bulunamadığı için bu iş dünyasının bir çığlığı. Ancak ekonomi yönetimine bu çığlık henüz ulaşmış görünmüyor ya da duyulmak istenmiyor. Merkez Bankası'nın 14 Ağustos'taki bilgilendirme toplantısında, konkordato ve iflaslar için sorulan bir soruya başkan yardımcısı Hatice Karahan'ın verdiği yanıt bunu çok açık gösteriyor.

Karahan, konkordato ilan eden firmaların ekonomideki payının istihdamda binde 5, ihracatta ise binde 7 civarında olduğunu belirtiyor ve bu durumun genel ekonomik görünüm üzerinde bir "risk" oluşturmadığını söylüyor.

BATIŞLAR RİSK DEĞİL

Karahan'ın sözleri, ekonomiyi yalnızca "matematik" üzerinden okuyanların bakışını yansıtıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekonomi yönetimi, hedeflerini ve tahminlerini sürekli değiştirerek yüksek faizle "dengelenme" politikasını her şeye rağmen sürdürüyor. İstenen sonuçların çıkması için kurgulanmış rakamlar doğal olarak "risk" göstermiyor.

Oysa ekonomistler uyarıyor. Bu sürecin kar topu gibi büyüdüğünü, tedarikçilerin de zincirleme etkilendiğini hatırlatıyorlar. Sorunun yalnızca para politikasıyla çözülemeyeceği de artık ortada.