Balda tehlike büyüyor

Pestisit, kalıntı, tağşiş... Türkiye, gıda güvenliği açısından belki de en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Zehir soframıza kadar sızmış durumda. Denetim mi Kâğıt üzerinde var ama kovanın, tarlanın, sofranın gerçekliği bambaşka.

Bal, sahtekârlığın en yoğun yaşandığı ürünlerden biri. Sektörün en büyük markalarından Balparmak'ın yönetim kurulu başkanı Özen Altıparmak'ın sözleri, aslında hem balın hem de gıda güvenliğinin geldiği noktayı özetliyor:

"Bir balın doğal olması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Bal doğal olsa da pestisit kalıntısı içerebilir. Arıcı da bilemez bunu. Ancak laboratuvar belirleyebilir."

Yani bugün soframızdaki bal, doğadan geldiği kadar kimyasalın izini de taşıyor olabilir. ünkü mevzuat, gerçek sağlıklı balı tanımlamaya yetmiyor. Altıparmak, "Mevzuat ötesi analiz yapıyoruz, aksi halde güvenli bal bulmak mümkün değil" diyor. Bu, Türkiye'de denetim sisteminin çürümüşlüğünü anlatan en açık cümlelerden biri.

ALİBABA'DAN SATILAN ENZİMLER

Bu üzücü ve ürkütücü bilgileri Muğla'nın kızıl çam ormanlarında izlediğimiz çam balı hasatında öğreniyoruz. 45 yıldır balcılığın bir sektör haline gelmesine katkı veren Balparmak'ın kurucusu Özen Altıparmak, çarpıcı bir bilgi veriyor: "Dünya genelinde raflardaki balların yüzde 80'i sahte. Farklı şeker şuruplarıyla balın bire bir benzerini yapıyorlar. Balda bulunan doğal enzimler var, o enzimler bile Alibaba'da satılıyor."

Yani, doğanın mucizesiyle hile, laboratuvarda yarışıyor. Altıparmak sıradan bir tüketici değil, üreticinin bile balın gerçeğini ayırt edemediğini anlatıyor.

ÜRETİCİ ZORDA, BIRAKIYOR

Altıparmak'ın da söylediği gibi, bugün arıcılık yapan üreticinin bile kendi balındaki kalıntıyı bilmesi çok güç. ünkü pestisit bulaşması toprağın, suyun, havanın her noktasında. Arı, ilaçlı tarlaya da konuyor, boyalı kovanın kapağına da. Kısacası bal, doğadan geldiği kadar kimyasalın gölgesinde üretiliyor. Bu tabloya rağmen, üretici kazanamıyor. ünkü arıcılık, ağır bir emek işi. Hasatta konuştuğumuz üreticiler çok dertli. Mazot fiyatı almış başını gitmiş, gezginci arıcı nerede çiçek varsa oraya göçüyor. Yetiştiricilerin yaş ortalaması 55. Gençler bu zorlu işi artık yapmak istemiyor. Arıcılık, tıpkı toprağın kendisi gibi yaşlanıyor.

MANUKA GİBİ MARKALAŞACAK

Oysa bu toprakların, dünya çapında benzersiz bir ürünü var: Türk çam balı. Dünya çam balı üretiminin yüzde 95'i Türkiye'de yapılıyor. Altıparmak'ın deyimiyle "Türkiye çam balının anavatanı." On bin arıcı ailenin geçim kaynağı olan bu bal, artık coğrafi işaretle de tescillendi.