Tüccar zihniyete karşı devlet adamlığı ruhu

Millî Görüş hareketinin temel taşlarından biri olan şahsiyetli dış politika anlayışı; ülke menfaatlerini her şeyin üzerinde tutan, davasından taviz vermeyen ve emperyalist akımlara kapılmadan dik durabilen bir siyasi duruşu ifade eder. Bu duruşun özünde, Batı'nın veya küresel güçlerin (özellikle "Siyonizm'in hilebazlığı") belirlediği rotaya girmek yerine, kendi değer yargılarıyla, bağımsız ve omurgalı bir yol izlemek yatar.

Bugün gelinen noktada ise ne yazık ki İslam düşmanlarına "stratejik ortaklık" veya "dostluk" söylemleri altında yakınlaşma, hatta onları dost edinerek medet umma gibi, Millî Görüş'ün kırmızı çizgilerine dokunan pratiklerin siyaset diline yerleştiği görülmektedir. Siyasetin, devlet adamı niteliğinden çok, kısa vadeli tüccar mantığıyla yönetilmesi, ülkenin uzun vadeli ve kalıcı menfaatlerinin, günlük siyasi ve ekonomik hesaplara kurban edilme riskini gözler önüne sermektedir. ABD Başkanı Trump'ın nezaket gösterisi olarak yorumlanabilecek sandalye çekme hareketi, diplomasinin görünmeyen yüzündeki çıkar dengeleriyle ne ölçüde ilişkilidir Bu tür görünür onurlandırmaların karşılığında elde edilen veya feda edilen kâr-zarar dengesi hakkında yeterince düşünmek gerekir. Milli meseleleri, herhangi bir siyasi entrikaya kurban etmeden, aklıselimle tahlil etme zorunluluğu bu bağlamda elzemdir.

Özellikle Gazze gibi, mazlumların davası olan ve vicdanları kanatan konularda, söylem ile eylem arasındaki fark hayati önem taşımaktadır. Yıllardır tekrar tekrar iktidara "söylem değil eylem lazım" çağrımıza rağmen, somut ve kararlı bir icraat görülememiştir. Millî Görüşçülerin ve Saadet Partisi'nin organize ettiği Sumud Filosu'na yönelik Siyonist saldırılara karşı devlet olarak ne kadar dik durabildiğimiz tartışmaya açık bir konudur. Sonrasında medyanın yaldızlı süslemeleri ile meselenin iç siyasette sermaye olarak kullanılması, davanın özünden uzaklaşma tehlikesini barındırmıştır. Mazlumun hakkını savunmak, iç politikaya malzeme değil, ilahî bir vazife ve millî bir onur meselesi olmalıdır.

Çözüm: Millî Görüş ve halkın şuurlanması

Bu karmaşık ve riskli gidişattan çıkış yolu, tekrar özümüze ve millî değerlerimize dönmekten geçmektedir. Türkiye'nin bağımsız, onurlu ve güçlü bir geleceğe ilerlemesi için atılması gereken en temel adım, Millî Görüş çizgisinin işaret ettiği çözümdür: