Sadece toprak değil, ayağımızın altından neler kaymıyor ki

Gündemi ustalıkla yönlendiren, halkın dikkatini asıl meselelerden uzak tutmada mahir olan iktidar, bugünlerde yine aynı oyunu sahnelemekte. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum iddiaları, medya manşetlerinde, sürmanşetlerde yer bulurken; arka planda milletin geleceğini ipotek altına alacak kararlar jet hızıyla alınmakta. Özelleştirme maskesiyle milletin malı bir bir elden çıkartılıyor. Bugün, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve toplamda 9 otoyol daha satışa çıkarılmak isteniyor. Hani derler ya; 'köprüden geçerken ayağını denk al', artık o köprü bile senin değil kardeşim! Merhum Erbakan Hoca yıllar evvel, "Toprak ayağımızın altından kayıyor" dediğinde bazıları kulak asmamıştı. Ama artık sadece toprak değil; suyumuz, yolumuz, köprümüz, hatta gökyüzümüz bile elden gitmekte. Vaktiyle satılan limanlar, SEKA, şeker fabrikaları, enerji dağıtım şirketleri yetmedi mi ki, şimdi milletin can damarları olan ulaşım yolları da satışa çıkarılıyor Bu gidişle yarın nefes almak bile bir QR koda, bir abone sistemine bağlanırsa kimse şaşırmasın. Zira bu satışı durduracak bir irade, bir duruş, bir milli bilinç kalmamış gözüküyor. Bugün susanlar, yarın çocuklarının elinden alınan ekmeği gördüğünde çok geç kalmış olacak ne yazık ki…

Bugün iktidar, Gazze üzerinden iç siyasete mesaj üretmeye çalışıyor ama artık bu millet göz boyamaya değil, somut adımlara bakıyor. Dış politikada dik duruş sadece kürsüde nutuk atmakla olmaz; sahada duruş, masada dirayet ister. "Gazze kırmızı çizgimizdir" deyip, sonra limanlarımızda İsrail gemilerini ağırlarsak bu millet bunu da not eder. Bir yandan Refah Kapısı'na sembolik ziyaret, diğer yandan İsrail'le ticaret rekor kırıyor. Hangi vicdan bunu kabul eder Filistinli yetim ağlarken, bizde de sokaktaki yoksulun sesi duyulmuyorsa, bu millet yaralıdır. Ve evet, artık millet ikiyüzlülüğü değil, samimiyeti arıyor. Bu samimiyetin adresi de dün ne dediyse bugün de onu diyen Millî Görüş'tür. Çizgisini eğip bükmeyen, halkın derdiyle dertlenen, yalnızca seçim öncesi değil, her gün Gazze'yi, yoksulu, adaleti hatırlayan bir anlayıştır.

Bugün sokaklarımızda silahla gezen gençlerin, sosyal medyada şiddeti öven sözde fenomenlerin peşinden koşan çocukların sorumlusu yalnızca aileleri değildir. Bu, sistemin topyekûn çöküşüdür. Çünkü gençlik sadece fiziki değil, manevi bir terbiyeye de muhtaçtır. "Ağaç yaş iken eğilir" demiş atalarımız; eğer biz o ağacı Kur'an'la, ahlâkla, edep ve haya ile eğmezsek, onu başka odaklar kendi istikametlerine göre budar. Terörü bitirmek, sadece dağda operasyon yapmakla olmaz; terörü bitirmek, gönüllerde başlar, mekteplerde, camilerde, evlerde biter. Diyanet, sadece hutbe okumamalı; eğitim sistemi sadece sınav ezberi değil, insan inşa etmeli. Herkesin, ama herkesin bu çöküş karşısında bir sorumluluğu, bir vebali vardır. Bu millet bir kez daha toparlanacaksa, bu ancak maneviyatla, milli ruhla, ahlâkla mümkündür.