Sumud Filosu için ne söylesek, ne anlatsak, o gemilerdeki insanları nasıl taltif etsek vallahi de az billahi de az.
Çocukluğumun en meşhur ezgilerinden biriydi "Es Rahmet Rüzgârı." Ömer Karaoğlu o eşsiz sesiyle okumuş "Zorluk seferinde, zorluk erleriyle yolumuz Şam'a" dedikçe bizi bizden almıştı.
"Zorluk seferi" biliyorsunuzdur, dönemin güçlü ve mütekebbir hükümdarı Heraklius'un benzersiz bir ordu ile Medine'ye, Müslümanların üzerine yürüyeceği haberi üzerine Müminlerin çıktığı Tebük Seferi'nin diğer adıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu seferden önce şöyle dua etmişti: "Allah'ım eğer bu topluluk yok olursa sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz. İnsanların hiçbir gücü ve kuvveti kalmaz."
Bu, burada bir dursun.
Sumud'un Gazze'ye doğru yolculuğu pek çok bakımdan benziyor Zorluk Seferi'ne.
Bence en çok "kıtlık" bakımından benziyor. Yalnız şu farkla. O yıl Medine'de benzersiz bir yiyecek-içecek kıtlığı vardı. Şimdi 2025 yılında dünyada muazzam bir "insan kıtlığı" var. Sayıları 20 milyonu bulmayacak bir domuz sürüsünün Gazze'deki soykırımını bu kıtlık yüzünden durduramıyor insanlık. İnsan kıtlığı olmasa "Bu böyle devam edemez" deme cesaretini gösteren insanlar daha fazla olur ve haklılıklarından aldıkları cesaretle bu domuz sürüsünü katledip cehennemin en dibine yollar.
Sumud'un yolculuğu "münafıkların varlığı" bakımından da benziyor Tebük Seferi'ne.
Tebük Seferi'nde münafıklar öyle yoğun bir propaganda yapmışlardı ki eşi benzeri görülmemişti. Yolun uzaklığından, şartların zorluğundan, Heraklius'un gücünden, düşman ordusunun kalabalıklığından, müminlerin azlığından, kıtlıktan… Aklınıza gelebilecek her türlü durumdan birer propaganda malzemesi çıkararak Müslümanların moralini bozmaya çabalamıştı münafıklar.
İşte gördük Tunus rejiminin münafıklığını. Egemen oldukları sahada İsrail'in Sumud gemilerini İHA ile vurmaları bir yana, filo yola çıkmasın diye olmadık haltlar yiyerek İsrail'e "efendim sensin" diyerek yaltaklandı.
Sumud'un yolculuğu "geride kalanlar" bakımından da benziyor Zorluk Seferi'ne.
Ayet-i Kerime'yi hatırlayalım: "Allah'ın Resulüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler. Canlarıyla, mallarıyla Allah yolunda cihat etmeyi çirkin gördüler. 'Bu sıcakta yola çıkmayın' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi daha sıcaktır.' Keşke anlasalardı."
Biliyorsunuzdur. Salih müminler oldukları halde sahabeden Ka'b bin Malik, Hilal bin Ümeyye ve Mürare bin Rebi' bu sefere mazeretsiz şekilde katılmamışlardı. Efendimiz (s.a.v.) sefer dönüşü bu üç sahabesini boykot ve tecrit etmiş, tövbelerinin kabul edilip edilmediğini anlamak için vahyin gelmesini beklemişti. Safahatı uzun meseledir ama öyle ibretli bir manzaradır ki… Hayatınızın anlamını borçlu olduğunuz insanın sizin yüzünüze bakmadığını, selamınızı almadığını düşünün bir kez.