Sumud'dan umuda, karanlıktan aydınlığa

Kırk küsur geminin biri başardı. Mikeno girdi Gazze'nin karasularına. Ablukayı kırdı. Sumud, Gazze'ye ulaştı.

O kırk küsur gemi yarın dört yüz gemi olacak, dört bin gemi olacak. O beş yüz insan yarın beş bin olacak, elli bin, beş yüz bin, beş mil milyon, beş yüz milyon, beş milyar olacak. Sumud Gazze'ye ulaştı.

Devletler tüm eziklikleriyle Gazze'deki soykırımı durdurmak için kıllarını bile kıpırdatmadıkları için, uluslararası sistem denilen pislik torbası hiçbir şey yapmadığı için insanlık topyekûn ayağa kalktı, inisiyatif aldı ve "Bu düzen değişecek" dedi. Sumud'un hikâyesi budur.

Açık yazacağım. Hiçbir uluslararası kuruluşun, hiçbir hükümetin, hiçbir devletin Sumud hakkında endişelenmeye, Sumud'u tebrik etmeye, takdir etmeye hakkı da yoktur haddi de. Çünkü o ölü toprağı, o siniklik, o çaresizlikle bu saydıklarıma düşen sadece utanmaktır utanacak yüzleri kaldıysa. Sumud için Sumud'a katılan cesur yürekler ve orada olamadığı için gözyaşı döken, sıradaki filoya binmek için can atan, Gazze için elinden geleni, elinden gelenin fazlasını yapan insanlar endişelenebilir, takdir edebilir, tebrik edebilir Sumud'u. Gerisi boş beleştir, laf-ı güzaftır.

Sumud tüm dünyaya demiştir ki "Yemişim sizin politik dengelerinizi, sevmişim sizin stratejik hamlelerinizi, öpmüşüm sizin kınama metinlerinizi, toplanıp toplanıp dağılmalarınızı, bilmem nelerinizi. İnsanlık öldü mü ulan Biz öldük mü Sen git utancınla yaşa, ben de şeref madalyamı takıp gezeyim."

Mesele bundan ibarettir ve ötesi de yoktur.

Sumud, Gazze soykırımına "insanlık namına" el koyma girişimidir ve hedefine de ulaşmıştır. Bundan böyle canını hiçe sayacak kadar "aşkî" insanlar Gazze'ye ulaşmak için her yolu deneyecektir. Ebu Ubeyde komutanımızın buyurduğu gibi "berren ve bahren ve cevven" bu domuz sürüsünün soykırımını durdurmak için insanlık büyük, çok büyük bir "operasyona" girişecektir.