Sensin geri kalmış da biz edebimizden susuyoruz
AKPartili liberaller derin bir nefes alabilir. Bu yazıdan sonra bir yazım daha kaldı. Ardından bu bahsi kapatacağım.
Bakalım Cemil Meriç ne diyor: "Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini 'Ben Avrupalıyım' demeye başladı; 'Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.' Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına 'hayır delikanlı' diye fısıldadılar; 'sen bir az gelişmişsin.'
Ve Hristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir nişân-ı zîşân gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
Gelişmişlik, gelişmekte olmak, az gelişmişlik, geri kalmışlık Bu konseptin tamamı sanayi devriminden sonra Batı'nın kendi değerlerini mutlaklaştırmak ve dünyaya dayatmak için uydurduğu bir manzumeler bütünü. Her zaman söylüyorum. Kahve üretimi değil, kişi başına düşen kahve tüketimi gelişmişlik endeksinde yer buluyor kendine. Tuvaletten sonra ellerini sabunla yıkamak değil tuvalet kâğıdı kullanımı gelişmişlik kabul ediliyor. "GSMH'ye göre insani yardım yapmak" gelişmişlik ölçütü sayılsa Türkiye uzak ara dünyanın en gelişmiş ülkesi kabul edilecek mesela.
AK Partili liberaller, Osmanlı aydınının düştüğü hatayı benimsemeye çok müsait insanlar. Bu geri kalmışlık, az gelişmişlik masalını satın alıp Türkiye'nin tek çıkar yolunun "Avrupa tipi bir gelişmişlik yakalamak" olduğuna hükmediyorlar.
Açık yazacağım. AK Partili liberallerin çözüm olarak önümüze koyduğu "Avrupa tipi gelişmişlik" yalanı, aslında gelişmekle değil, bu beylerin hayatı okudukları yerle ilgili. Kendilerinde vehmettikleri "üstünlük hissi" tıpkı Kamalistlerin Kamalist olmakla edindiklerini zannettikleri üstünlük hissine benziyor.
Yani şu: Gelişmişlik-gelişmemişlik yaklaşımında gelişmişlikten yana oy kullanmanın doğru olduğunu, bu doğrunun kendilerini üstün kıldığını var sayıyorlar. Oysa asıl üstünlük kurabileceğimiz yer, bu yalana şiddetle karşı çıkıp dünya düzenine "sensin gelişmemiş" diyebilme cesaretiyle olur.
Şurası önemli: AK Partili liberallerin AK Partili seçmenle didişerek, o seçmeni çantada keklik sayarak, "bir şeyden anlamaz" kabul ederek ele geçirdikleri alan, doğaldır ki, bu heriflerin sahip olup iktidarlarını sürdürebilecekleri tek alan. Seçmene uyumlanamıyorlar çünkü AK Partili seçmenin neye benzediğini çoktan unutmuş durumdalar. O seçmeni diledikleri gibi evirip çevirebilerek
yollarına devam etmek arzusundalar.
Oysa görünen köy kılavuz istemiyor. Benim ısrarla "esas kitle" dediğim AK Parti seçmeni, taleplerinin duyulmadığını, duyarlılıklarının hesaba katılmadığını ve son zamanlarda da "temsil edilmediğini" düşünüyor. Basitçe söylemek gerekirse "esas kitle", temsil edilmek istiyor.
AK Partili liberaller, ellerindeki eski Avrupa üretimi cetvellerle ve çok güvendikleri yetersiz zekalarıyla gemilerini yürütebileceklerini zannediyorlar. Yineleyeyim: Son yerel seçimde bu işin yürümediğini gördük. Seçmen, "beni temsil etmiyor" dediği her adayı kustu.