Raconsuzluk

"Racon" kelimesinin en yaygın anlamı bence "Sokağın yazılı olmayan hukuku, ahlaki kuralları"dır. Gerçi TDK'nın "Belirli bir bölgede herkesin uyması gereken kurallar" tanımını da satın alabilirim. Muradım bakımından sonuç değişmez.

Türkiye uzun süredir raconsuzluğun pençesinde kıvranıyor. Toplumsal ahlakın çürüdüğü, bitmeye yüz tuttuğu bir vasata geldik neredeyse. Benim gibi raconun ne anlama geldiğini bilerek büyüyen son kuşaktan adamlar ülkemizi esir alan "anlamsız şiddet sarmalı"nı durdurmanın bir yolunun da "raconun yeniden ihdası" olduğunu boşuna düşünmüyor.

Racon şöyleydi: Çoluk çocuk kavgaya dövüşe karıştırılmaz, mahallede uyuşturucu satılmasına müsaade edilmez, çocukların uyuşturucu kullanmasına asla müsamaha gösterilmez, tuzak kurulmaz, kahpelik edilmez, mertçe dövüşülür, namerdin zaten esamisi okunmaz.

Gelinen noktada Türkiye'de "gayrimeşru koşturan" hemen hemen hiç kimsede bir racon kalmamış görünüyor. Çocuklardan suikastçı çıkaran, pusu atan, merhametsizlikte zirve yapan, tuzak kuran, uyuşturucu alıp satmayı temel iş alanı haline getiren bir çeteler bütününe teslimiz.

Geçenlerde bir gazete haberinde İstanbul'un ilçe ilçe hangi çetelerce paylaşıldığını okudum. Daltonlar, Casperler, Redkitler, Gündoğmuşlar ve diğerleri…

Bu çetelerin neredeyse tamamı 18 yaş altı çocukları bir çeşit "bordrosuz çalışan" olarak istihdam ediyor. Öleni yahut hapse düşeni de "iş kazası" olarak değerlendiriyor. Bu çocukları "suçlu çocuklar" yahut "suça itilen çocuklar" olarak tanımlamanın derdimize derman olacağı yok. Alt sınıf çocukları yırtmanın, kimliklenmenin, ait olmanın bir yolu olarak değerlendiriyorlar çete mensubiyetini. Ölmekten falan da pek korkmuyorlar gördüğüm kadarıyla. Bellerinde silahları, damarlarında uyuşturucuları, biraz da paraları olduğunda pekâlâ "mutlu olarak da ölebileceklerini" düşünüyorlar.

Her zaman söylediğimi yine söyleyeyim: Çeteler, tıpkı diğer suçlar gibi, bir alt sınıf sorunu olduğu için pek kimsenin umurunda değil. Zira Türkiye'de bir olgunun "toplumsal sorun" olarak tanımlanabilmesinin yolu o olgunun doğrudan üst sınıfları tehdit etmesinden geçiyor malum. Uyuşturucu, kumar, fuhuş ve benzerleri o yüzden "öncelikli sorun" olarak tanımlanmıyor bizim ülkemizde.

Polisiye tedbirler ise yetersiz değil çok yetersiz. İstanbul'un orta yerinde çete hesaplaşmaları, infazlar, pusular kol geziyor ama içişleri bakanlığı bir türlü o istediğimiz "alan temizliği"ni yapmıyor.

Açık söyleyeyim: Şişli'deki avukat suikastı ya da Çekmeköy'deki savcı cinayeti başka bir ülkede olsa o gece o işlere bulaşanların değil kendileri, yedi sülaleleri kaldırılır ve başları ezilirdi ki bir başka çete asla böyle bir yola tevessül etmeye kalkmasın.