Ölüm pornografisi yahut her şeyin kısaca izahını isteyen aptallık

Yemeklerde bile işi pornografiye döken modern insanın, başkasının ölümü karşısında aynı tavra ilerleyemeyeceğinin garantisi zaten yoktu. O zaman o en sert cümleyi en başta edeyim: "Narin'in ölümü devasa bir kamusal pornografiye dönüştü." Şimdi geriden alabilirim meseleyi. Benim yazıyı yazdığım dakikalarda Narin kızın ölümü ile ilgili hemen hiçbir şey netleşmemişti. Ancak bir şey acayip netleşmişti zihnimde: Bu toplumu artık olsa olsa "hasta" diye nitelendirebiliriz. Narin cinayetiyle ilgili sosyal medya yargısı devreye girdi ve insanlar aynı zamanda dedektif, aynı zamanda avukat, aynı zamanda adli tıp uzmanı, aynı zamanda savcı ve hâkim olarak bir çocukcağızın ölü bedeni üzerinde ne denli tepinilebilirse o denli tepindiler. Narin'in minicik omuzlarına hiç olmadık meseleler, hiç olmadık sorunlar yerleştirdiler ve bunu da "küçük bir kızın ölümünden duydukları üzüntü" ile izaha yeltendiler. Bu yaptıklarının "ölüm pornografisi" olduğunu akıllarının ucuna bile getirmediler ve "acaba bu ölümden bir toplumsal hoşnutsuzluk, bir kargaşa çıkarabilir miyiz" sorusunun peşine düştüler. Aklını henüz yitirmemişler için Narin'in ölümü ile ilgili kesin olarak bildiklerimizi ve kesin olarak bilmediklerimizi şuraya sıralayayım: Narin kız öldürüldü. Onu kimin öldürdüğünü henüz bilmiyoruz. Onun ölümüne kimlerin yardım ettiğini, kimlerin bir şeyler bildiği halde sessiz kaldığını bilmiyoruz. Narin'in öldürüldüğü köyde bu işten kaç kişinin ve ne şekilde haberdar olduğunu bilmiyoruz. Narin'i kimin öldürdüğünü ve ölümünde kimlerin yardımı, parmağı olduğunu bilmediğimiz için Narin'i öldürenlerin hangi siyasi kimlikten, hangi eğitim düzeyinden, hangi bilmem ne zıkkımdan olduklarını da bilmiyoruz. Bakın size kesin olarak bildiğimiz bir şey söyleyeyim: Masumiyet karinesi ilkesi her insan için geçerlidir ve bu ilke "aksi ispatlanana değin herkesin masum olduğunu kabul etmek" demektir. Koca koca beylik laflarla, gündelik politikanın ürettiği saçma sapan tezviratlarla, karşı kampa zarar vermesini umduğu her şeyi enstrümanize ederek "adaleti kendince tecelli ettiren sosyal medya yargısı" bir kez daha gördük ki pornografi dışında hiçbir halt üretmemektedir. Bakın kesin olarak bilmemiz gereken bir şey daha söyleyeyim: Bir çocuğu her ne sebeple olursa olsun öldüren herhangi birinin hak ettiği ceza ölümden başkası değildir, olmamalıdır. Öldürenin kim olduğunun, hangi dinden, hangi ırktan, hangi siyasi görüşten olduğunun hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla dağa çıkardığı reşit olmayan çocuklara kâh tecavüz edip kâh onları ölüme yollayan PKK'nın ve onun siyasi uzantılarının Narin'in bedeninin üzerinde tepinmesinin bizde yaratacağı tek his kusma hissi olmalıdır. Rojava'da reşit olmayan çocukların savaşçı olarak ölmesini kutsayan bu it oğlu itlerin bize verebileceği hiçbir ahlâkî tavsiye yoktur. Kesin olarak bilmemiz gereken bir şey daha söyleyeyim: Devlet ne minnetle iş yapar ne mihnetle. "Sosyal medyanın, televizyonların gündüz kuşaklarında yayınlanan lağım kuyularının baskısıyla iş tutup sonunda da işi şova dökmeye kalkışan devlet yetkilisi" diye bir şey olmaz mesela. Olursa, Sultanahmet Meydanı'na polis aracı diye çektiğin Bentley marka Dilan Polat arabasını meydandan cırt diye çekip almak zorunda kalırsın. Üzerine bir de "sonuçlanmamış bir olayda şov yaptığın için" Türkiye'de adaletin tecelli etmediğine dair inancı kökleştirmiş olursun.