Misafir öğrenciler gerçeği

Önce birkaç veriden söz edeyim size. Türkiye'de, çeriyle çeperiyle 301 bin "misafir öğrenci", yani "üniversite eğitimini almak üzere ülkesinden Türkiye'ye gelmiş öğrenci" var. Bu öğrencilerin Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolara dayanmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" konsepti için ortaya koyduğu "Türkiye'de 1 milyon uluslararası öğrenci okuyacak" hedefi gerçekleşirse bu rakamın yıllık 15 milyar doları bulması bekleniyor. Dünyanın uluslararası öğrenciye sahip olma konusunda önde gelen ülkelerinden biri olan İngiltere, 2030 yılında bu öğrencilerden 35 milyar sterlin yıllık gelir elde etmeyi umuyor. Dikkat: Bu rakam, neredeyse Türkiye'nin yıllık turizm gelirine yaklaşmış olmak demek. Şu an dünyada 7 milyon kişiye ulaşmış uluslararası öğrenci sayısı, 2030'ta 20 milyon kişiyi zorlayacak. Avustralya'da üç öğrenciden biri, İngiltere ve Kanada'da beş öğrenciden biri uluslararası öğrenci. Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenciler alanında çalışan en ciddi STK'mız olan UDEF'in yayınladığı bir raporda görmüştüm. Ülkemize gelen uluslararası öğrencilerin ülkemizi tercih etmelerinin nedenleri "eğitim kalitesi, dini yakınlık, kültürel yakınlık, aile tavsiyesi" oluyormuş sırasıyla. "Sadede gel" derseniz, geleyim. Türkiye için elde edilen ve edilecek gelirin de çok ötesinde bazı kazanımları olan, kamu diplomasisi alanında Türkiye'ye inanılmaz katkılar sağlayan ve sağlayacak, bilhassa yakın coğrafyamızda ve hinterlandımızda "Türkiye iyidir" cümlesini yaygınlaştıracak muazzam bir fırsat olarak görmemizin ve değerlendirmemizin şart olduğu misafir öğrenci konusunda bazı ciddi sıkıntılar kapıda. Bu kardeşlerimizin Türkiye memnuniyetlerinin günden güne düşmesinden tutunuz da pek çok mesele söz konusu. Gelecek yıl net şekilde göreceğiz ki "kaliteli misafir öğrenci, Türkiye'yi ırkçı, baskıcı" bulduğu için gelmez olacak ülkemize. Önce şunu tespit etmemiz gerekiyor. Türkiye'de mülteciler, düzenli-düzensiz göçmenler ve misafir öğrenciler konusundaki söylemi bütünüyle muhalefetin ırkçı, pislik yaklaşımları belirler oldu. Öncelikli ve en büyük sorunumuzun bu olduğunu düşünüyorum. Alayını üst üste toplayıp karbon kâğıdıyla çoğaltsan memlekete faydaları 2,5 kuruş etmeyecek Özdağ ve Faşist yavruları ne yapıp ettiler, toplumun bütününe sirayet ettirdikleri bir "insan karşıtlığı" ürettiler. Ne yazık ki bu karşıtlıktan Türkiye'deki tüm insanlar öyle ya da böyle etkilendiler. Yerel seçimde sanki haşerat temizliyormuş gibi "ilçemizi mültecilerden temizleyeceğiz" diye vaatlerde bulunan öküzler bile gördük. Hal böyle olunca misafir öğrenci kardeşlerimiz de, toplumda epeyce ilerleyen bu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı belasından çekinir, korkar oldular. Birçoğu "evden okula, okuldan eve" bir hayat belirlemiş durumdalar. Korkuyorlar, çekiniyorlar. Bir başka mesele, kolluk kuvvetlerinin "düzensiz göçmenle mücadele" adı altında kantarın topuzunu kaçırmış olması. Türkiye'nin dört bir yanından "niçin gözaltına alındığını bilmediğimiz misafir öğrenci" haberleri almaya başladık. Tekrarlayalım: Misafir öğrenci göçmen değildir ki düzenli mi düzensiz mi ona bakılsın. Misafir öğrenci gelir, okulunu okur ve okulunu okuduğu sürece belli olan statüsüyle ülkemize değer