"Kedi annelerinin de Anneler Günü kutlu olsun"

Bu meseleyi kaçıncı kez yazdığımı ben bile unuttum. Ancak yazmak zorundayım çünkü korkunç bir küresel aldatmacanın tam ortasında yaşıyoruz.


Evet, meselem yine küresel kapitalizmin janjanlı şekilde pazarladığı ve korkunç bir işlem hacmine ulaşan evcil hayvan pazarı ve bu pazarın insanlara, gezegenimizin geleceğine yaptığı kötülükler.


Bakın bunu ben değil, analizlerine herkesin ayılıp bayıldığı Bloomberg Intelligence'ın raporu söylüyor. Dünyada şu an evcil hayvan pazarının yıllık işlem hacmi 320 milyar dolar. Raporun öngörüsüne göre evcil hayvan sahiplerinin ve gönüllülerin daha fazla harcama yapması ile evcil hayvanların yaşamlarının uzaması gibi sebeplerle bu hacim 2030 yılında 500 milyar dolara ulaşacak.


Çok kritik bir başka rakam daha vereyim size. Bu rakam da önemli bir STK'dan, OXFAM'dan Dünyada açlık ve akut yetersiz beslenme sorunu yaşayan tüm insanların bu sorunlarını ortadan kaldırmanın yıllık maliyeti 37 milyar dolar. Bu 37 milyar dolara ek olarak 2030 yılına kadar yılda 14 milyar dolarlık ek tarımsal yatırım yapılırsa dünyadaki açlık ve akut yetersiz beslenme sorunu uzunca bir süre için ortadan kalkmış olacak.


Doğru. Dünyanın şu anki evcil hayvan pazarı rakamının altıda birine dünyada aç insan kalmayacak.


Denilebilir ki "kardeşim, o ayrı, öbürü ayrı." Yok öyle yağma. Bize merhamet, insanlık, şefkat pazarlayan evcil hayvan sektörünün düzeneğiyle evcil bir kedinin aylık masrafıyla 4 çocuğun bir aylığına açlıktan kurtulacağı bilgisini bizden saklayan düzeneğin aynı olması sebebiyle yok öyle yağma.


25 milyar dolar abicim. Şu an ABD'de evcil hayvanların ilaç sektörünün ulaştığı hacim 25 milyar dolar. Bu 25 milyar dolarla Afrika'da ve Asya'da açlığın yanı sıra humma, katarakt, sıtma, verem, çiçek vd. tarihe karışıyor.


Dolayısıyla ortada "sevgi" falan yok. Ortada dümdüz bir kapitalist kandırmaca var. Küresel kapitalizm evde hayvan besletemiyorsa sokaktaki hayvanı mamayla besleten bir düzenek kuruyor ki karlılığı arş-ı âlâya ulaşsın.


Hep dedim, yine diyeceğim. Anayasa Mahkemesi'nin kapısını yıkmaya çalışan vandallar, hayvansever falan değillerdir. Devasa karlılıklarından vazgeçmeye hiç niyetleri olmayan kapitalistlerdir. Hepsi bu.


İşin bir diğer vahim yanı ise "aile" kavramını hedef alan küresel kapitalist kültürün LGBT ideolojisi ile hayvanseverlik konseptini aynı anda kullanmasıdır. Yanlış anlaşılmasın. Bu ikisinin bir keşişim kümesi vardır demiyorum. Ayrı ayrı ilerleyen konseptlerdir ama hedefleri aynıdır. Kapitalizmle mücadele hattı kurabilecek ilk satıh olan aileyi yok etmek. Hayvanlar dümdüz şekilde çocukların ikamesi haline getirilmeye çalışılmaktadır.