Yine pek fazla müşteri bulmayacak bir yazı yazmanın peşine düşmüş bulunmaktayım. Mesela Mücahit Birinci, Nedim Şener, Özgür Özel, Murat Kapki dörtgenini şıptıran bir yazı yazmak yerine, niçin zihnimi de zorlayarak böyle şeyler yazıyorum; onu da biliyor değilim.
Neyse. Yazalım bakalım.
Çanakkale'de bir kaplumbağa ile bir köpek yavrusunu yangından kurtaran adamı görmüşsünüzdür. Adamın davranışı ne kadar hakikiyse artık tiksinti verici boyutlara ulaşan woke kültürünün o adamı sahiplenip dolaşıma sokma biçimi bir o kadar sahteydi.
Aslına bakılırsa dünyadaki hemen her meseleyi LGBT, feminizm, çevre ve hayvan hakları penceresinden izah eden; aktive olacağı zaman "performatif aktivizm" dışında bir etkinliğini görmediğimiz woke kültürünü sahte bulan sadece ben değilim. Amerika'dan Rusya'ya, merkez Avrupa'dan Latin diyarlarına kadar tüm dünyada bir gerilim hattı inşa ediliyor hızla. Bir yanda woke kültürü, diğer yanda insanlığın sürdürülebilirliğine kafa yoran insanlar. Dopamin seratonine, haz mutluluğa, cinsel kimlik karmaşaları aileye, öğrenilmiş duyarlılıklar gerçek çabalara karşı. 2025'in dünyası böyle bir mücadelenin tam ortası bana sorarsanız.
Değinip geçeyim. Belki sonra genişletiriz meseleyi. Türkiye'de iş dünyası woke kültürü ile şimdilik adına "yaşamcılar" diyebileceğimiz iki seçenek arasında bir seçim yapmak zorunda ve üzere mesela. İnsanlığın sürdürülebilirliğini savunan çoğunluğa karşı sesi herkesten çok çıktığı için etkili kabul edilen azınlığı desteklemek iş dünyasının açmazı durumunda Türkiye'de.
Hadi biraz daha ilerleyelim. Yaşamcılar doğaldır ki yeteri kadar örgütlü değiller. Woke kültürünün insanları ise hele bizim gibi ülkelerde ışık hızıyla örgütlenme başarısı gösteriyorlar. Bu örgütlenmeyi "etkili" zanneden kimi çevreler ve oluşumlar "demek ki bunu desteklememiz lazım" diyerek dünyanın var oluşuna ve var kalışına bilerek ya da bilmeden savaş açmış oluyorlar.
Açıktır ki woke kültürünün dünyayı götürebileceği tek yer "kendi kendini imha" noktasıdır. Ailenin, cinsiyetin, kadının, erkeğin, çocuğun olmadığı bir dünyanın yok olmaktan başkaca bir çaresi var mıdır
Son yaygınlaşmayı takip ediyorsunuzdur herhalde. Wokecular şimdi de "Hayatımızı yaşamak istiyoruz ve çocuk bu işe bir engel teşkil ediyor" diyerek çocuksuzluk propagandası yapmaya başladılar. Dopaminin anlık zevkine teslim olarak kalıcı mutluluğu elinin tersiyle itmenin doğal sonucu bu elbette.
Tüm dünyanın içinden geçtiği turbo kapitalizm tüneli doğrudan insanı değil insanlığı tehdit etme noktasına bir günde gelmedi. Dolayısıyla bu işin tehlikesi bir günde ortadan kaldırılabilecek gibi de değil.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın neredeyse "Darwinist bir evrimci" gibi ailenin önemine, çocuk sayısının önemine, nüfus artışının önemine atıf yapması, LGBT karşıtlığı, öğrenilmiş duyarlılıklarla mücadelesi düşünüldüğünde Türkiye'de "yaşamcılar"ın önemli bir mihveri var gibi duruyor ilk bakışta ama ne yazık ki böyle bir mihver yok. Çünkü defansif, reaktif, maruz kalan tarafta yaşamcılar.