Bir varmış

Bir varmış. Birin birliğini anlayıp birliğin yolunu tutan iki dünyada da saadetli yaşarmış. Az gider, uz gittim sayarmış. İsim isme, semt semte benzermiş amma ki işi bilip kılıcı kuşanan aşkın semtinde oturur, adın ne diye sorana "adım gecedir" diye cevap verirmiş.

Bir varmış. Birin birliğin bilip birliğin yolunu tutana nice devletler ihsan edilirmiş ki her gece atlas yorganlar serilen bahçeli konaklarda yatılsa, sabah ekmeğine kuşun sütü sağılsa, bir eli altın, diğer eli mücevher dolu bir küpte olunsa öyle değil.

Bir varmış. Biri birden seçip ikilikten geçene derlermiş ki "odun kes." Ah bir bilinse kesilenin odun değil de insanın karası olduğu, o saat erermiş insan maksuda ki dönmek istermiş meydan ortasına fırlanıp. İstermiş ki döne döne erise de tükenip bir avuç su olarak kalsa. Birin birliğine suyla dahi karışsa.

Bir varmış. Birden gayrısına var diyen ziyandaymış. Eti çengelde kalır, arabasının tekeri çukura düşer, sermayesi karın güneşte eridiği gibi erirmiş de haberi olmazmış hiçbir şeyden. "Başına geleni gayrısından bilmesi olmasa insandan alası olmaz" diyen fukaranın yolunu bir tutsa âdemoğlu, ademi de yener, âdemliğini de yener ki zannedersin Zal oğlu Rüstem Pehlivan. Amma hayıf. Başına geleni gayrısından bilmek âdem hastalığıdır ve çaresi de pek zorludur. Em aratır. Hekim gezdirir.

Bir varmış. Birin birliğin farkına varan uykusundan uyanırmış da çerağ olurmuş ahaliye. Sussa aşk olurmuş, konuşsa muhabbet. Kelimeleri serçe olurmuş onun da, dala konar gibi zahmetsizce konarmış insanın yüreğine. İş ki bir uyanmış bulup çöküvermek gerek önüne. Amma hayıf. Nerede bulsun insan bir uyanmışı. Uyanmış zannettiği en derin uykuda çıkarsa ne yapsın garip

Bir varmış. Haşa ki kimisi "bir yokmuş" da dermiş de öyle girermiş masala. Birden gayrısı mı var ki "bir yokmuş" demeye cesaret edip kül ola insan Hem söyle bakalım kurban olduğum ağam; bir yok olsa biz nasıl var olup da var kalalım Nasıl şad olup da gülelim Nasıl dolukup da gözyaşı dökelim

Bir varmış. Birin varlığını bildiği halde nefsinin kara tarafına uyup da biri unutana hicrandan başkası yokmuş. Dereyi tepe eylese, tepeyi dere kılsa insan; hep bilecek ki birden oldu olanlar. Ne ki oldu; birden oldu. Amma hayıf. "Ben yaptım" diyecek insan dereyi tepe eylese. "Ben işledim" diyecek iki evlek bostan işlese. Gemi azıya alıp, tövbe evlerden ırak, "bir birse ben de benim" diyecek. Bir kez böyle dedi mi durmayacak artık. "Ben" diyecek hep. Ben diye diye göçüp gidecek de uyandığında "keşke" diyecek. Amma hayıf. Ben diyenlerin "Keşke toprak olsaydık" diye ahlanıp vahlandıkları o günde kimin kime ne faydası ola