Bir fikrî takip yazısı: ÜNİDES

Önce seneler öncesine gideyim. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrenciyken Çetele isimli bir dergi çıkartmıştık arkadaşlarımızla. Fakültenin edebiyat kulübünün bir faaliyeti olarak hayata geçirdiğimiz dergide imzalarını gördüğünüzde "o da mı yazmış burada" diyeceğiniz pek çok isim kalem oynatmıştı.

Dergi, tamı tamına imece yöntemiyle çıkıyordu. Grafikleri Fuat abi neredeyse ücret almadan yapıyor, baskı parasının bir kısmını biletli sinema gösterimlerinden, bir kısmını MGV'deki koca reislerden, bir kısmını da harçlığı biraz bol arkadaşlarımızdan alıyorduk.

Öğrencilikten sonra çıkardığımız dergilerde de durum pek değişmedi. Cebimizden koyarak, eşe dosta "ateşleyin bir şeyler" diyerek falan İmkansızlığın içinde bir imkan oluşturmaya, faaliyet yapmaya, sözümüzü söylemeye çalıştık hep. "Paramız olacaktı da şu işi yapacaktık" dediğimiz bir dünya proje bıraktık ardımızda.

O yüzden geçen yıl Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın ortaya koyduğu ÜNİDES destek programı çok ilgimi çekmiş, projenin beni nasıl heyecanlandırdığını anlatmıştım uzun uzun. Önüme ÜNİDES'in birinci yıl raporu ve sonuçları gelince "en iyisi ben bunu da yazayım" dedim.

Üniversitelerde faaliyet gösteren öğrenci topluluklarının yılda dört kez yapılan proje çağrılarına teklif sunmaları ve destek almaları şeklinde ilerleyen ÜNİDES'in sonuçları beni çok mutlu etti.

Öğrenci toplulukları bir yılda 5278 başvuru yapmış ÜNİDES'e. Bu başvuruların 3399 tanesine olumlu dönüş yapmış bakanlık ve tam 226 milyon liralık kaynak aktarmış gençlere.

Dalış kulübüne dalış yapma imkanı, kamu yönetimi kulübüne Ankara'da bakanlıkları ziyaret etme imkanı, "ben Göbeklitepe'de tarih kampı yapmak istiyorum" diyen kulübe Göbeklitepe'de tarih kampı yapma imkanı verilmiş.

Bu yıl tarım ve yapay zeka projelerine pozitif ayrımcılık da uygulanmış. Ezcümle, proje kapsamında 81 ilimizdeki her üniversitemizin kulüpleri "lan paramız olsa da yapsak" diyerek hayalini kurdukları projeleri bakanlık eliyle hayata geçirmişler.

Pek âlâ olmuş doğrusu.

Şimdi geleyim ÜNİDES üzerinden derdimi anlatmaya.

Dünyanın gelişmişlik ölçütlerinden biri de ülkelerin gençlerine "dikey derinlik" kazandırmak için ne kadar harcama yapmayı göze aldıklarıdır malum. "Bir şey olmak isteyen" yahut "bir şey yapmak isteyen" gencini ne kadar desteklersen senin o kadar gelişmiş bir ülke olduğuna hükmederiz.

Bizim kuşak, "aslında o zamanlar imkan olacaktı da şu işi hayata geçirecektim" diyen insanların kuşağıdır genel olarak. Değil "dikey gelişimimize" para harcamak, öğrencisine içinden taş çıkmayan nohut yemeği servis edebilen bir ülke değildi Türkiye o yıllarda.

O yılların imkansızlığının bir süreği olarak bizim kuşağın ana-babaları çocuklarını sürekli olarak doktor ya da mühendislik gibi "parası garanti" işlere yönlendirdi. Sosyal gelişmişlik de, sosyal alanlarda gelişmişlik de ne yazık ki geçer akçe olarak bir türlü yer bulamadı ülkemizde.