Bence dikkat çekici şekilde yazmayı beceremediğim için değil. Dönemsel de değil. Ama gerçek şu: Uyuşturucu ile ilgili olarak yazdığım 4 yazım da hem etkileşim, hem okunma, hem de karşılık bulma meselelerinde diğer yazılarımın belirgin şekilde altında kaldı.
Bunun bence çok basit bir nedeni var. Türkiye'de uyuşturucu, çok büyük oranda bir alt sınıf sorunu. Toz çekip detoks kamplarına giden beyaz yakalılarla müptezel oyuncu-şarkıcı tayfasını mecburen hesaba kattığım için "çok büyük oranda" diyorum. Yoksa uyuşturucuya rahatlıkla "sadece alt sınıf sorunu" derim. Sosyal çöküntü alanlarının suç üretimine meyli, alt sınıf amaçsızlığı, istihdam kolaylığı gibi gerçeklikleriyle uyuşturucu, alt sınıfları yok eden bir şey.
Malumunuzdur ki orta-üst sınıflar için alt sınıfın sorunları kendilerine temas edip rahatsız edecek düzeye erişmeden "toplumsal sorun" katına ulaşamazlar. Tinercilerin sokaklardan toplanması için orta sınıfın yolunu kesmeleri gerekir mesela. Bu yüzden Türkiye'de uyuşturucu bağımlılığı "çok yazık ya" zevzekliğiyle konuşulmaktan öteye geçmiyor. Yazılarımın neredeyse sessizlikle karşılanması da büyük oranda bu yaklaşımla ilgili. "He, çok yazık. Allah kurtarsın" deyip Allah'ın bu kullarını kurtarmak için kendisini aracı kılmasını niyaz etmeyen bir alıklık biçiminden söz ediyorum yani.
Zaten dindar ailelerin zaten dindar çocuklarına yönelik işler üretmeyi sivil toplum faaliyeti zannederek STK'cılık oynayan bizim mahallede umut yok. Uyuşturucu endüstrisi ile dirsek teması içerisinde yoluna devam eden, esrara-kokaine "ne var ki bunlarda" diye yaklaşan seküler mahallede ise zaten hiç umut yok.
Peki ne olsun Alt sınıfın çocukları sentetik uyuşturucuların etkisinde ölmeye, öldürmeye, suç üretmeye devam mı etsin
Bizdeki duyarsızlık bu düzeyde devam ederse işin orası öyle olacak. Ama "bir şey yapmalı" dersek 2 milyona yakın bağımlının olduğu ülkemizdeki yangından hiç olmazsa bir kısım insanımızı kurtarmayı başarabileceğiz.
"İyi de ne yapabiliriz" sorusunun bazı net cevapları var.
Ben en doğrusundan başlayayım. Devletin "bakanlıklar arası bağımlılıkla mücadele koordinasyon kurulu" bilmem ne zıkkım gibi beş para etmeyen kurulları toplanıp toplanıp dağılacağına, bu kurulların hepsi ortadan kaldırılsın. Böylece de Aile Bakanlığı "Bizle ne alakası var meselenin" yahut Sağlık Bakanlığı "Tabii biz o konuda şöyle bir raporun takipçisiyiz" yahut İçişleri Bakanlığı "Aha yakalayıp fotoğraflarını yayınladık ya bu zehir tacirlerinin" falan deyip de kendilerini yormasınlar. "Nasıl koordine olunmaz" isimli koordinasyon kurullarıyla memlekete vakit kaybettirmesinler.
İkisi de bana çok kızacak isimlerini verdiğim için ama devletimiz efsane sağlık bakanımız Recep Akdağ'a ya da Yeşilay Başkanı Mehmet Dinç'e sadece uyuşturucu ile ilgili değil, tüm bağımlılıklarla ilgili olarak tam yetki versin. Sonra da izlesin de görsün bağımlılıkla mücadele nasıl yapılıyor.