Şunun adını sanını adam gibi koyalım. "Teşhir terörü" diye bir gerçeklik vardır ve modern insanın hayatının tam ortasında, tuhaf, anlamsız bir yer işgal etmektedir. Mahremiyetin değil "göstermenin" hüküm sürdüğü bir aralıkta insan giderek "göstermediğim yoktur" noktasına ilerlemiştir.
"Var olmayan yoktur, görünmeyen yoktur, gösterilmeyen yoktur" ilerlemesi insanlık için bir ilerleyiş değil, fevkalade bir gerileyiştir.
Fiziki dünyadan başlayayım. Artık kıyafet dediğimiz şey sadece bir "gösterme biçimi" olarak vardır. Ya bizatihi kıyafetin kendisini ya da daha kötüsü olarak bedenin kendisini. Kıyafetler artık büyük oranda "bedenin teşhiri" fikrine hizmet etmektedir. Ve hayır. "Benim bedenim, benim kararım" falan gibi zırvalardan söz ediyor değilim. Ahlakçılık da taslamıyorum. Dileyen dilediğini giyinsin, istediğini giymekte özgür olsun; ben de bunun üzerinden fikrimi söylemekte özgür olayım.
Beden, kapitalizmin hakiki faaliyet alanlarından biridir artık. İnsan teki -kapitalizm için müşteri demek bu aslında- bedenini ne denli teşhir ve deforme ederse o denli makbul kabul edilmektedir. Diyet sektöründen estetik sektörüne, dövmeden makyaja, kıyafetten saç tasarımına kadar bedenimiz artık bizim mahrem alanımız değil tüketim endüstrinin kamusal alanıdır.
Türkiye'de kadınlar tarafından epeydir dolaşımda tutulan "ben istediğimi giyeceğim, kimse de bana bakmayacak" cümlesi şu ana kadar duyduğum en büyük zırvalardan biridir. Zira kadın da erkek de sadece "bakılmak, arzulanmak, görülmek" için giyinmekte ve bedenini bu bakımdan dizayn etmektedir. Modern insanın zihni böyle kodlanmıştır. "Kimse bakmasın" zırvası da "Benim izin vermediğim, onaylamadığım, arzu etmediğim kişi bana bakmasın" anlamına gelmektedir. Oysa mesele çok basittir. Kapitalizm tarafından "tezgahlaştırılan, vitrinleştirilen beden" artık kişinin kendisine değil kamuya aittir ve doğaldır ki bir tezgaha ya da vitrine kimin bakacağına vitrinin ya da tezgahın sahibi değil ötekiler karar verir.
Gelelim sosyal medya teşhirine.
Bedenini, yemeğini, sürdüğü arabasını, sahip olduğu evi, gittiği tatili, karısını, kocasını, çocuğunu, bebeğini, ailesini, sevgilisini… Sahip olduğu ve "mahrem" kalması gereken her şeyini teşhir eden insanların doluştuğu bir "gösterme" alanı halindedir sosyal medya. Görgüsüzlükten gavatlığa kadar geniş bir gamda herkes göstermenin, sadece ve kesintisiz olarak göstermenin derdindedir.
Seneler önce başka bir bağlamda yazmıştım. İnsan için "var olmak" yerine "deneyimlemek" ikame edildi edileli kapitalizm kazanmakta, insan kaybetmektedir. Deneyimlemenin kendisindeki pürüzü "oyna ve level geç, oyna ve level geç, oyna ve level geç" döngüsüyle izah edebiliriz. "Ölmeden önce görülmesi gereken 100 yer" kitaplarındaki kekrelik gibi yani. "Ölmeden önce ölmeye çalışan" insan yerine, "ölmeden önce görmeye çalışan insan" fikri insani gerileyişin dik alasıdır. Üstelik bu düzleme neredeyse "lanet olsun" deyip razı olacakken şimdi de "yaşamadan önce göstermeye çalışan insan" fikri ile sınanıyoruz.