Terörü kalıcı olarak bitirmek hayati mesele!..

Kış mevsiminin en zor zamanlarında, maalesef Kuzey Irak'ın çetin coğrafyasında şehitler verdik 1991 yılından yani Birinci Körfez Savaşından beri, burada yuvalanmış terör örgütünü bitirmek şart!

Son kırk yılda, ülkemize en büyük maddi ve manevi kayıpları yaşatan fitne, hiç şüphesiz bölücü terör örgütü oldu. Dolayısıyla bu beladan kesin ve kalıcı olarak kurtulmadıkça bize rahat yok!.. MillîSavunma Bakanı Yaşar Güler, üç gün önce yaptığı açıklamada, bölücü terör örgütünün bitme noktasına geldiğini söyledi. Aylardır kesintisiz devam eden Pençe ve Pençe Kilit bölgelerindeki sınır ötesi operasyonlarda, yüzlerce terörist etkisiz hâle getirildi. Bu arada MİT ve güvenlik birimlerinin müşterek çalışmalarıyla, bölücü örgütün elebaşları, nokta atışı operasyonlarla tek tek avlanarak bertaraf ediliyor. 2015'ten beri saf dışı bırakılan terörist sayısı kırk binin üzerinde Bakan Güler; askerî erkânla yaptığı toplantıda, bundan böyle güvenlik güçlerimizin, özgün metotlarla ve terör örgütünün beklemediği şekilde, etkili ve bitirici operasyonlarla mücadeleyi sürdüreceğini bildirdi. Bölücü örgüt, yurt içinde terörist eylem yapabilme kabiliyetini, uzun zamandan beri yitirmiş durumda. Ancak bölgesel ve küresel güçlerin de yoğun desteğiyle, PKK ve uzantıları, Irak ve Suriye'nin Kuzey bölgelerinden sızmaya çalışarak, Türkiye'nin huzur ve güvenliğini tehdit ediyor. Yukarıda belirttiğimizi üzere, artık bu konuyu temelli şekilde çözüme kavuşturmanın zamandır. Zira bölücü terör, yarım asra yakın zamandır ayağımıza bağlı en büyük prangadır. Bu prangadan kurtulmamız, olmazsa olmaz...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü yapılan kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, şöyle bir söz söyledi:"Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız. Türkiye'yi 'teröristan' ile dize getireceğini düşünenlere yeni kâbuslar yaşatacak hazırlıklarımız var"Erdoğan'ın söyledikleri yurt içinde ve bilhassa yurt dışında büyük yankı uyandırdı. Bazı çevreler bu sözleri yeni ve geniş çaplı bir harekâtın habercisi olarak değerlendirdi. İç politikada olduğu gibi, dış politikada da yeri geldiğinde çok açık ve net mesajlar veren Sayın Cumhurbaşkanı, bu mesajı diplomatik alanda kritik görüşmelerin cereyan ettiği bir sırada vermiş oldu. Evet, bu cümleler, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın ABD'de, muhatabı olan CIA Başkanı ile görüşmeler yaptığı; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da, Washington'da;"Stratejik Mekanizma"çerçevesinde, Başkan Biden'ın Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile önemli müzakerelerde bulunacağı bir zaman zarfında seslendirildi. İlgili bütün adreslerde alarm zilleri çaldıracağından şüphe yoktur Havaların ısınmasıyla birlikte, Türkiye'nin bölücü terör unsurlarına karşı çok geniş çaplı bir temizlik harekâtına girişeceğinin keskin işaretleri belirmiş durumda. Dikkat ediniz, Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye'nin Kuzeyinde peydahlanmak istenen garnizon terör devletçiğini"teröristan"olarak ifade ediyor. Bu ifade, içinde çok şey barındırıyor. Burada ABD, İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere, teröre destek veren bütün Batı ülkeleri ile Rusya ve İran gibi bölgeyle büyük angajmanları bulunan devletlere de çok net mesajlar var. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı, herkesin derhâl anlayacağı kadar kesin ve net

Şartlar ne olursa olsun, bedeli ne olursa olsun, bu meselede geri adım atmayacağı kati olan Türkiye'nin dostları da, düşmanları da buna göre hesabını yapacaktır. Son aylarda, Türkiye ile MerkezîIrak Hükûmeti ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasında, karşılıklı olarak yoğun diplomatik temaslar gerçekleşti. Dışişleri bakanları, savunma bakanları ve istihbarat başkanları ile diğer siyasi ve diplomatik görevlilerden çok sayıda kişi arasında, peş peşe temaslar sürerken, hem güvenlik konusu hem ekonomik alanlarla ilgili önemli gelişmeler de yaşanıyor Tabiatıyla son otuz beş yılda, büyük altüst oluşlar yaşayan ve ABD işgali sebebiyle hükümranlık kabiliyetini yitiren Irak'ın siyasal istikrarını tekrar kazanması en büyük arzumuzdur. Irak ancak böylece, millî menfaatlerini bağımsız ve egemen bir devlet kapasitesiyle koruyabilir hâle gelecektir. Hâlihazırda Amerikan işgalinin fiilîetkisi ve İran'ın bu komşu ülkedeki nüfuzu, temel meseleleri çok çetrefil hâle sokmuş bulunuyor. Diğer taraftan, iç siyasetteki kırılganlık, etnik ve mezhebîbölünmüşlük ülkeyi büsbütün buhrana gark etmiş Hâl böyle olunca, topraklarında terör yuvalanması karşısında da aciz kalmakta.