Siyonist terörist ve "yerleşimci terörist"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan en önce dile getirmişti; Filistinlilerin evlerine zorla gelip çökenler "yerleşimci" değil, hırsızdır... Dolayısıyla hırsızı net olarak "HIRSIZ" diye tanımlamak önemli. Öncelikle hırsızın işlediği suçu ve çarptırılması gereken cezayı tespit etmek lazım. Bakan Fidan'ın yaptığı tanımlama, İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi'nin ortak zirve bildirisinde daha bir yerli yerine oturtulmuş oldu. Ortak Zirvenin başarısı ve neticesi bakımından çok mühimdir. Zira ilk defa vaki olan bu ortak zirvede, yine ilk defa sözlü tavrın ötesinde, bir müşahhas eylem adımı atılmış bulunuyor. Bunun devamı gelecektir elbet. Dolayısıyla bundan sonraki gelişmelere altyapı teşkil edecek olan bahse konu ortak bildiriyi dikkatle değerlendirmek gerekiyor. Şüphesiz, İsrail'in kırk gündür devam ettirdiği; Gazze'deki soykırımı derhal durduracak bir mekanizma olmasını hepimiz isteriz. Fakat ne yazık ki, bunu yapmakla görevli beynelmilel kuruluşlar, temelde Birleşmiş Milletler ve NATO olması icap eder. Buna ABD, İngiltere, Fransa ve geriye kalan diğer Batı'nın İsrail'i ölümüne ve kayıtsız şartsız himayesi mâni oluyor. Ne acıdır ki, dünya bu noktada çaresiz!.. İslâm âleminin ve Arap dünyasının bu manada müdahalede bulunacak bir ortak askerî gücü de yok. Hâl böyle olunca Siyonist İsrail, tam bir 'terörist örgüt' misali, küstahlaştıkça küstahlaşıyor!..

Hiçbir insani değere saygısı olmayan, aksine bu değerlerden felaket ölçüde uzak olan terörist devletin, insanlık yararına derhal uluslararası bütün kuruluşlardan tart edilmesi gerekiyor. Zira bile bile ve göstere göstere hem savaş suçu hem de insanlığa karşı suç işleyen bir entitenin, mutlak şekilde hak ettiği cezaya çarptırılması şart. Velakin bugünkü ortamda bu yapılamadığı için, İsrail, Filistin topraklarının her karışında her dakika savaş ve insanlık suçu işliyor. Üstelik bunu on yıllardan beri yaptığı hâlde, yukarıda işaret ettiğimiz 'Batı desteği ve himayesi' sayesinde, herhangi bir bedel ödemek durumuna düşmedi. Çünkü hep korundu, hep korundu. Lakin bu defa farklı bir durum söz konusu. Dünya kamuoyu, küresel güçlerin tam aksi yöndeki utanç verici tavrına rağmen, insani vicdanı harekete geçirerek; zulüm, katliam ve soykırıma karşı tek kelime ile isyan hâlinde. Hükûmetlerin bütün baskı ve tehditlerine rağmen, hür vicdanlar susmuyor, tepkisiz kalmıyor. Bunun muhakkak sonuçları olacak. Örneği de İngiltere'dir... İsrail'e uşaklıkta neredeyse madalya alacak kadar sefil duruma düşen, ama Gazze'de her gün 136 çocuğun öldürülmesi karşısında hiç tınmayan İçişleri Bakanı Suella Braverman, hükûmetten kovuldu. Bu Bayan, haftalardır, İngiliz polisinin göstericilere karşı taraf tuttuğunu ve antisemitizme müsamaha gösterildiğini iddia ediyordu. Yakında Netanyahu'nun da koltuğunu aynı şekilde kaybetmesini bekliyoruz... Siyonistler ve destekçilerinin meydanı boş bulmaması lazım. Aksi takdirde Gazze'deki gibi felaketler bitmez!

İİT ve Arap Ligi olağanüstü ortak zirvesinin, 31 maddelik bildirisi; ilk defa, "En iyi savunma taarruzdur" düsturunu benimseyip uygulamaya koymuş bulunuyor... Siyonist İsrail'in zulmüne karşı, Batı medyasının da sansür uygulaması sebebiyle on yıllardır, gerçekleri yeterince anlatamayan İslâm âlemi, aslında sahip olduğu imkânları doğru dürüst kullansa çok şeyi başarabilirdi. Mesela şu YERLEŞİMCİLER fecaati... Ne demek yerleşimciler Düpedüz Filistinlilerin evine, tarlasına, malına-mülküne çöken teröristler. Bunu Siyonist İsrail devleti eliyle plan-program dâhilinde yapıyorlar. Filistin halkına ait topraklar karış karış işgal ve ilhak ediliyor. Siyonist İsrail vatandaşları gelip zorla Filistinliyi evinden çıkarıp oraya yerleşiyor. Böyle eşkıyalık böyle zorbalık böyle alçaklık neyle izah edilebilir Evet, Ortak Bildiride yer aldığı üzere,