"Orta Doğu'nun kontrolden çıkması"

BM'ye üye 193 ülkenin 153'ü "derhal ateşkes" için evet oyu kullanıyor. 23'ü çekimser kalıyor. ABD ve İsrail ile birlikte, yalnızca sekiz ülke daha hayır oyu kullanıyor. Avusturya ve Çekya dışında bu ülkelerin haritadaki yerini göstermek bir hayli zor. Papua Yeni Gine, Mikronezya, Nauru vs. Keza BM Güvenlik Konseyi'nin son toplantısında da, 15 üyenin 13'ü ateşkes için evet oyu verirken, İngiltere çekimser kaldı. ABD ise tek başına, İsrail için hep yaptığı gibi, veto yetkisini kullanarak kararın çıkmasını engelledi. Bu davranış tarzı, Amerika'nın Gazze başta olmak üzere, Batı Şeria, Kudüs ve bütün Filistin topraklarında, katliam ve soykırımın devam etmesini istediğini kati şekilde ortaya koyuyor!.. Bunu pek çok Amerikalı siyasetçi ve fikir adamı da ikrar ediyor. Mesela bir önceki ABD Başkanı Donald Trump... Kendisi, kaba saba üslubu ve tuhaf kişiliğine rağmen, birçok gerçeği itiraf eden ve açıkça dünyaya duyurmaktan da çekinmeyen bir kişilik. "Savaş emri vermeyen tek ABD başkanıyım" diye övünüyor. Vâkıâ, bu konuda haksız da sayılmaz! Çünkü Irak ve Suriye'den ABD askerlerini çekeceğim dedi ve buna dair emri de verdi. Gelgelelim ABD müesses nizamını yani derin devletini aşamadığı için bu emri havada kaldı. Devrin Savunma Bakanı Jim Mattis derhâl istifa restini çekmişti hatırlayınız. İşte bu Trump, kendine ait sosyal medya platformu Truth Social'da yayınladığı mesajda şunu söylüyor: "ABD Orta Doğu'nun tamamen kontrolden çıkmasına izin verdi. Gerçekten kötü şeyler oluyor ve tüm bunları durdurmak elimizde. Güç ve hassasiyetle ele alınmazsa bir felaket yaşanabilir..."

Hakikaten Orta Doğu tamamen kontrol dışı bir durumda ve her an her şey olabilir. Mevcut Amerikan Yönetimi, kendi çelişkileri içinde debelenip duruyor. 7 Ekim'in hemen akabinde İsrail'e koşan Joe Biden, savaşın yayılmaması için çalıştıklarını iddia ediyordu. Fakat geçen yetmiş küsur gün boyunca, ABD tam tersi istikamette politikalarla dünyayı kandırmaya çalışıyor. Savaşın yayılmaması filan değil, bilakis ve özellikle yayılması için ne gerekiyorsa yapıyor. ABD'nin politik hesaplarının sadece Gazze ve İsrail ile sınırlı olmadığı bir sır değil. Mesela birdenbire Delhi'deki G-20 Zirvesinde hortlatılan Hint Baharat Koridorundan tutunuz da, Çin'in Kuşak-Yol Projesini akamete uğratmak veyahut en azından yavaşlatmaya dönük hamleler... Ve dahi bununla bağlantılı olan "Orta Koridor" coğrafyasında da kontrolü elden bırakmamak vs. Kızıl Deniz'e gönderilen savaş filosu ile sözde Bâb-ul Mendep Boğazı'nın güvenliğini koruma bahanesiyle, daha başka plan ve projeleri raftan indirip dünya nizamında ağırlığını devam ettirmeye çalışmak... Bir taraftan Lübnan diğer taraftan Yemen üzerinden İran'ı daha çok sıkıştırmak. Bunu da İsrail menfaatlerine en uygun biçimde yapmaya çalışmak! Gazze'deki soykırım durdurulmadıkça, ABD'nin bütün bu menhus planlarının işlemeye devam ettiğini, edeceğini unutmamak lazım. Gerçi İsrail-ABD-İran üçgeninde dönen dolaplar bugün için hayli muğlak ve kafa karıştırıcı. Ama görünüşe bakılırsa, ABD, istediği vakit rahatlıkla provokatif birtakım hamlelerle; Bölgeyi fena hâlde karıştıracak potansiyeli devreye sokabilir!