Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan ziyareti...

Bu ziyaret iki ülke arasındaki sıkıntılı ilişkiler için yeni bir sayfa açar mı "Her ülke gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var..." O hâlde dostlarımızın sayısını arttırmak için çalışmalıyız. Atina'nın tavrı önemli!

"Dostum Kriyakos, sen bizi tehdit etmezsen, biz de seni tehdit etmeyiz..." Atina ziyaretinden önce, Erdoğan'ın Yunan Kathimerini gazetesine verdiği röportajdan çok dikkat çekici bir cümle. Başbakan Kriyakos'a ne diyeceksiniz sorusuna verdiği cevap hayli yankı yapacak cinsten. Adı geçen gazete, Yunanistan'ın önde gelen yayın organlarından ve bu bakımdan verilen mesajın Yunanistan dışındaki ilgili adreslere de net olarak ulaşmasında tereddüt yok. Sayın Erdoğan'ın ziyaret öncesinde Yunan Hükûmetine ve kamuoyuna verdiği son derece dostane, yapıcı ve olumlu mesajın bu görüşmeden beklenen sonuçların elde edilmesinde yararlı olacağı kuvvetli ihtimal. Soru şudur: Bu ziyaret Türkiye ile Yunanistan arasındaki sıkıntılı ilişkilerin düzelmesinde ve ilerlemesinde yeni bir sayfa açar mı Temenni edelim ki açsın. Ancak bu, muhatap olarak Yunanistan Yönetiminin de tavrına ve niyetine bağlı bir mesele. Yani tek taraflı müspet yaklaşımlarla gerçekleşebilecek bir durum değil. Cumhurbaşkanının bahse konu röportajda net olarak ifade ettiği üzere, Türkiye ile Yunanistan arasında birçok ihtilaflı konu var. Velakin tarafların karşılıklı olarak iyi niyetle hareket etmesi hâlinde aşılamayacak problem de yoktur... Yeter ki diplomasinin kurallarına göre hareket edilsin. Bu manada devletler arasındaki ziyaret ve diplomatik temaslar her vakit çok önemli. Ancak dediğimiz gibi, diplomasinin kurallarına göre yürütülmek kaydıyla. Aksi hâlde dostane başlayan ziyaretler bir anda başarısız bir sürece girebilir. Örnek olarak, daha önce Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın Ankara'ya yaptığı ziyaret hatırlanacaktır. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, mevkidaşına basın önünde nasıl ayar verme ihtiyacı duyduğu kolay unutulacak cinsten değil.

Türkiye ile Yunanistan arasında, sırf diyalog tamamen kopmasın diye yıllarca "İstikşafi Görüşmeler" sürdürülmeye çalışıldı. Bu görüşmelerden maksat, var olan ihtilaflara rağmen, iki ülke arasında ortak olarak ele alınıp yürütülebilecek konuların tespiti ve buradan ilerlemek için bir zemin açılabilmesi idi. Daha sonra "istişari görüşmeler" olarak tanımlandı. Fakat çok farklı etkenlerden dolayı, iki ülke ilişkileri beklendiği seviyede bir gelişme kaydedemedi. Burada AB ve ABD'nin Yunanistan üzerindeki etki ve yönlendirmelerinin önemli rol oynadığını belirtmek gerekir. Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları üzerindeki rekabet teşebbüsleri, bununla ilgili olarak Fransa ve diğer bazı Avrupa devletlerinin bize karşı takındıkları tavır menfi etkiler yaptı. Daha da ötesi, Yunanistan'ın kendi topraklarında, ABD'ye bir düzineden fazla yeni kara ve deniz üssüne yer vermesi, büsbütün ortamı gerdi. Hâl böyle olunca, klasik anlaşmazlık konuları olan karasuları, kıta sahanlığı, hava sahası, Ege Denizi'nde aidiyeti belli olmayan kayalıklar, Batı Trakya Türkleri ve en önemlisi de Kıbrıs meselesi olmak üzere, tamamı buzdolabına kalkmış oldu!.. 7 Ekim itibarıyla patlayan Gazze felaketi dolayısıyla, Güney Kıbrıs'ın bir biçimde burayla irtibatlandırılmaya çalışılması (İngiliz üslerinden İsrail'e yapılan lojistik ikmal vs.) ayrıca bir olumsuzluk pompaladı.

Kısacası Orta Doğu ve Kafkasların iyice gerildiği, Doğu Akdeniz'in dalgalandığı bir sırada, altı yıl aradan sonra; Erdoğan'ın ikinci defa Cumhurbaşkanı sıfatıyla Yunanistan'a bugün gerçekleştirmekte olduğu ziyaret her bakımdan önemli. Cumhurbaşkanı ziyaret öncesinde verdiği sıcak mesajları Atina'da da tekrarlayacaktır. Elbette bu mesajlar, Yunan tarafının öteden beri Ege ve Akdenizle ilgili hususlarda maksimalist taleplerden vazgeçmesi ve makul bir tutum içine girmesini davet edici nitelikte olacaktır. Bir tarafın kaybetmesi ve diğer tarafın kazanması değil