Terörsüz Türkiye mi
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Her şey MHP lideri Bahçeli'nin 22 Ekim 2024 tarihinde TBMM grup toplantısında yaptığı konuşma ile başladı. Sayın Bahçeli, bu konuşmasının bir yerinde şunları söylemiştir: "Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya varız ve buradayız.
Geçen haftaki grup konuşmamda demiştim ki; 'Türkiye'ye getirilirken, "her türlü hizmete hazırım" diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.' …Türk ve Türkiye yüzyılında terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: 'Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse,"Umut Hakkı"nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız. Türkiye ve Türk milleti için her fedakârlığı yapmaya, her çileye katlanmaya, lazım gelen her adımı atmaya kararlıyız, inançlıyız, tarih huzurunda diyorum ki, yeminliyiz. 'Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye' temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım." Her şey bu konuşmayla başladı ve bu günlere gelindi. Bahçeli'nin bu konuşması üzerine birçok okumalar yapılmıştır. Daha da yapılacaktır. Ancak ABD ve İsrail'i stratejik müttefik edinen, Trump'a dostum diyen bir zihniyetin ABD ve İsrail'den bağımsız, yerli ve milli bir çözüm ortaya koyması mümkün değildir. Süreçle ilgili yapılan okumalarda bunun da dikkate alınması gerekir. ABD ve İsrail'in tek hedefi, "vaat edilmiş topraklar" üzerinde büyük İsrail'i kurmaktır. Onlar, bu hedeflerinden kendi iradeleriyle dönmezler. Gazze'de, Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, İran'da yaşananlar ortadadır. İbrahim anlaşması diye bilinen mutabakat da "Büyük İsrail'i" kurmak içindir. Bu millet, hamaset ile hakikati birbirinden ayırdığı gün, belki olup bitenleri o zaman anlar.
İKİZ YASALAR
Bugün olanları iyi anlayabilmek için AK Parti iktidarı tarafından yasalaştırılan ikiz yasaları iyi bilmek gerekir. Bu yasaların özet olarak tarihi şudur. 1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye Cumhuriyeti, 1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren "İkiz Sözleşmeler" adı ile de bilinen İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'yi uzun yıllar imzalamaktan kaçındı. Türkiye, bu Birleşmiş Milletler sözleşmelerini, 15.08.2000 tarihinde New York'ta imzaladı. 2000'de Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükümeti tarafından imzalanan bu ikiz yasalar, tam üç sene sümen altında kaldı. 2003 yılında AK Parti hükümeti, "Ulus devletin intiharı olur" dediği bu iki sözleşmeyi yasalaştırdı. 4867 ve 4868 sayılı bu iki yasa, 4 Haziran 2003 tarihinde AKP ve CHP'nin oyları ile TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi ve 17 Haziran 2003 tarihinde de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanıp Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye, bu ikiz yasalarla halklara, mezheplere yani farklı toplumsal kökenlere sahip olanlara "kendi kaderini tayin etme" hakkını vermiş oldu.
ÖNEMLİ İKİ MADDE
Söz konusu sözleşmenin iki maddesi şöyledir: "1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. 2. madde ise bütün halklar, … doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk, sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz." Sözleşmeye göre, bu ülke içinde kendini halk olarak tanımlayanlar, kendi kaderlerini tayin hakkına yasal olarak sahip olmuşlardır. 15 Ağustos 2000 tarihinde sözleşmelerin New York'ta imzalanması için en büyük çabayı MHP lideri Devlet Bahçeli göstermişti. Devlet Bahçeli'nin başbakan yardımcısı olduğu Bakanlar Kurulu, Türkiye'de halklara ayrı devlet kurma hakkı dâhil; bilinen azınlık haklarını tanıyan bu sözleşmeyi hükümet adına imzalaması için Birleşmiş Milletler Daimi Delegesi