"NECMETTİN'E 10 NUMARA VERDİM"

Bismillahirrahmanirrahim Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Erbakan Hoca'mız Nisan 1977 tarihli Günaydın gazetesine verdiği röportajda hayatını anlatmaya devam ediyor: "Sıfırcı Avni'den hayatında ilk defa 10 tam notu ben alıyordum. Ha, unutmadan söyleyeyim meşhur 'sıfırcı Avni' hayatında ilk tam notu, yani on numarayı bana vermişti. Lise bir, yani dokuzuncu sınıfta bize matematiğe geldi. Ben hevesle beni derse kaldırsın diye bekler dururum. Meğerse hocanın birisi ona benim hakkımda bir şeyler fısıldamış. Bekle bekle, hoca beni derse kaldırmıyor. Herkesi derse kaldırıyor basıyor sıfırı. İlk defa bir yazılı imtihan yaptığı zaman, bir on numara verdi ve ertesi gün geldi, notları okurken, dedi ki: 'Ben hayatımda ilk defa bir iş yaptım, Necmettin'e 10 numara verdim. Hâlbuki bugüne kadar ben 10 numarayı hep kendime saklardım. Fakat sorduğum suallere vermiş olduğu cevapları gördüğüm zaman bu âdetimi bozmak mecburiyetinde kaldım.' Tabii 11'inci sınıfa gelince fizik, kimya ve matematik hocaları bana ayrı ders vermeye başladı. Yani bilhassa matematik hocası, Fransa bakaloryalarında sorulan sualleri bana sorardı. Mesela bütün sınıfa başka ödev verirdi, ama bana başka ödev hazırlardı. Sen şunu yap derdi. Ve bu ödevler üniversite seviyesinde ödevler idi. Hocamız Hasan Fehmi 3 bin kişinin içinde benim kapalı yazılı kâğıdımı tanıyordu. Ve 11'inci sınıfta bitirme sınavlarında riyaziye hocamız heyet halinde imtihan kâğıtlarını okurlarken, bakınız ben bu kâğıdı açmış değilim, fakat 3 bin kişinin kâğıdının içinde, muallimler meclisinde; 'Bu mutlaka Necmettin'in kâğıdıdır' demiş, riyaziye hocamız Hasan Fehmi O zaman liselerde iftihar kitapları çıkardı. Tabi o zaman, bütün o iftihar kitaplarına geçmişizdir. O imtihan kitaplarını bulursanız, oradaki sınıflara ait o küçük yaştaki fotoğraflarımdan da bulmak mümkündür. İftihar kitabı bütün Türkiye'nin iftihar kitabı diye basılıyordu o zaman. Biz 8. sınıfta iken başladı. Son sınıfa kadar devam etti" LAKABI Bir de efendim bu çalışkanlık yüzünden, öğretmenleriniz veya arkadaşlarınız size bir isim bulmuşlar mıydı o zaman "Efendim teknik üniversitede tabi ismimiz kuştu. Kuş; orda çok çalışkanlara (koşarak değil, uçarak iş yapanlara) verilen isimdir. Lisede böyle bir isim takma girişimi olmamıştır. Yalnız lisede, bütün sınıflar arasında bir matematik kulübü kuruldu. İstanbul Erkek Lisesi büyük bir lisedir. O zaman aşağı yukarı 6 adet son sınıf vardı, 3 tane edebiyat, 3 tane fen. Bütün bu sınıfların arasında bir matematik kulübü teşkil edildi. Ve oraya başkan olarak beni seçtiler. Kimya hocası Refik Bey ders anlatışıma hayret ediyor ve hayranlığını belirtiyordu. Kimya hocamız Refik Bey çok kıymetli bir kimyacıydı. Refik Bey gayet sert bir insan, kimseye 4 ve 5 numaradan fazla vermez, diye adı çıkmış bir hocaydı. İlk günü bir ders anlattı. Şimdi bunu kim anlatacak, dedi Tabi arkadaşlar bizi gösterdiler, kalktık. O bir tek çözüm şekli göstermişti. Bu 'kimya denklemlerinin kat sayılarının tayini' hakkındaydı. Biz ise 'bunu şöyle yapabiliriz, böyle de yapabiliriz' diye iki üç türlü kendisine izah ettiğimiz zaman, tabii hayretler içinde kalmıştı. Dedi ki, 'Ben eski senelerdeki usullerimi bozacağım galiba Çünkü benden 5'den 6'dan fazla numara kimse alamazdı. Ama şu anlatma karşısında bu arkadaşınız bana usullerimi bozduracaktır' dedi. Böylece benimle ilk defa tanıştı. Sınıf arkadaşlarıma bedava ders veriyordum. Bu arada, lisede iken, birçok dersleri diğer arkadaşlara anlatıyorduk. Ve bizim günümüzün yarısı arkadaşlarımıza özel ders vermekle geçiyordu. Birçokları bir kısım dersleri anlayamazlardı Sınıfın 20 kadar talebesine Cumartesi ve Pazar günleri özel ders veriyorduk."Bedava mı hocam "Tabii bedava Sınıf arkadaşımız bunlar.