Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Bizler, Müslümanlar, Allah'ın rızası olan İslam'a, din ve düzen olarak teslim olmak zorundayız. Böylece felaha erenlerden olabiliriz. Al-i İmran 104: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet, topluluk olsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." Elmalılı Hamdi Efendi diyor ki: "Bu emir uyarınca, İslam toplumunun böyle düzenli bir topluluk oluşturmak zorunluluğu vardır. Ayette ifade edilen ümmet, öne düşen çeşitli insan gruplarını toplayan, kendilerine uyulan bir topluluk demektir ki hepsinin önünde de imam, önder, lider bulunur. Bu şekilde hayra davet ve iyiliği emir, kötülüğü de men edecek bir topluluk ve liderlik oluşturmak Müslümanlara imandan sonra ilk dini farzdır. Bu farzı yerine getirebilen Müslümanlar, ayetin açık hükmü gereğince, tam kurtuluşa erme yoluna yönelmiş olurlar. Bu yapılmazsa Allah'tan gereği gibi korkmak ve Müslüman olarak can vermek, çok zor ve belki imkânsız olur. Allah'ın vaadi olan kurtuluşa ermeye bütünüyle ulaşılamaz."
TAKVA
Takva İslam'a teslim olmanın zirvesidir. Al-i İmran 102: "Ey iman edenler, Allah'tan nasıl ittika etmek gerekiyorsa öylece hakkını vererek ittika ediniz ve başka bir din ve tutum üzerinde değil, ancak Müslümanlar olarak can verin." Elmalılı Hamdi Efendi diyor ki: Ayette bildirilen; Allah'tan hakkıyla korkmak, takva mertebelerinin en üstünüdür. Buna iki yolla ulaşılabilir. Birincisi, her bakımdan Allah'a itaat edip hiçbir şekilde isyan etmemek, daima zikir halinde bulunup Allah'ı hiç unutmamak ve her durumda şükredip hiçbir nankörlüğe düşmemektir. Bu Allah'ın azamet ve şanına layık olan takvadır. Böyle bir hali yaşamak ise peygamberler gibi masum fıtrat üzere yaratılmış olanlardan başkası için ve hatta onlar için bile mümkün değildir. İkincisi, Allah yolunda hakkıyla gücünün yettiği kadar cihat etmek ve bu konuda hiç kimsenin kınamasından korkmamak, hatta anasının, babasının veya kendisinin aleyhinde bile olsa, Allah için adâlet ve doğruluktan ayrılmamak, hangi şart altında olursa olsun Hakk'ı savunmaktan vazgeçmemektir. Bu Allah'ın üzerimizdeki hakkıdır. Bu hak, kesindir ve yerine getirilmesi zorunludur. "Güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup sakının" ayeti gereği, üzerimize vacip olan bu cihat "güç yetirebildiğimiz kadar" yapılmak zorundadır. Öyleyse Müslüman olarak can vermek için, Allah ve Resulü'nün emrine tam teslim olarak yaşamak gerekir. İslam'ın ilk şartı, şahadet kelimesini dil ile ikrar, kalp ile tasdik etmektir. Bir insan, inanarak Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna iman ederse, bu insan Müslüman topluluğuna katılmış olur. Ancak bununla işi bitmez. Müslüman olan kimsenin yapması gereken görevleri başlar. Gerçek Müslüman Allah'ın helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kabul eden, Allah'ın emrettiği farzları itirazsız kabul ve tasdik ederek ona uyan kişidir.
BAZI İNSANLAR
Bazı insanlar; kendilerini yaratan sonsuz kudret sahibi Allah'ın hâkimiyetine tam teslim olmak yerine, O'nunla adeta pazarlık yaparak kişisel hayatımızda senin emrettiğin ibadetleri yapacağız ama dünyaya ait işlerde bize karışmayacaksın. Biz, dünyaya ait işlerimizi Yahudi ve Hıristiyanların düzenlerine uygun biçimde, kendimiz belirleyeceğiz. Yani toplum düzeninin, uyulacak kuralların, ahlaki davranışlarımızın düzenleyicisi sen değil biz olacağız, demektedirler. Bunun Allah'a teslim olmakla bir ilgisi olmadığı gibi Peygamber'in getirdiği Müslümanlık da bu değildir. Öyleyse ben Müslüman'ım diyen insan, bu sözünün gereğini yapmalıdır.
İLAH
Tevhit ve şahadet kelimelerinde anahtar kavram, ilah kelimesidir. İlah:

4