Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
İnsanların gafil olduğu şeylerin en başında iman ile siyaset arasındaki ilişki gelir. Her siyasetin arkasında, ona istikamet veren bir inanç vardır. Siyaset, ya ıslah ya da ifsat için yapılır. Islah siyasetinin önderleri peygamberler ve onların yolunu takip eden Müslüman âlimler ve yöneticilerdir. Bu siyasete yön veren inanç, tevhit inancıdır. İfsat siyasetinin önderleri ise başta şeytan olmak üzere, onun yolundan giden Nemrutlar, Firavunlar, Haçlı Hristiyanlar, ırkçı Siyonistler, işbirlikçi münafıklardır. Bu siyasete yön veren inanç ise inkârcılık, şirk ve münafıklıktır. İnsan, bu iki siyasetten birini tercih eder ve taraf olur. Islah siyasetinin gerçekleşmesi için Allah ve Resulü'ne itaat şarttır. Temel inanç esasları bilinmeden ve bunlara tam manasıyla iman edilmeden Allah'a ve Resulü'ne itaatin sağlanması mümkün olmaz. Ve insanın Allah'ın yolu İslam'a uygun olarak hayatını tanzim etmesi, İslam'ın üzerine bina edildiği inanç esaslarına imanına bağlıdır. Bir kimse Allah'ın mevcudiyetine, rab ve ilahlığına sağlam ve tereddütsüz imanda bulunmazsa, O'na itaatte kusur eder. İnsan, Allah Teâlâ'yı sıfatları, isimleri ve fiilleriyle tanıyabilir. Eğer bir insan, kâinatın yaratıcısı ve hâkimi olan Allah'ın birliğine, rab ve ilahlığına vâkıf değilse ve hiçbir şeyde ve hatta ilahi kuvvet ve iktidar sıfatlarında bile O'na şirk koşulamayacağını bilmiyorsa; o vakit o kimse sahte rab ve ilahların peşine takılır. Ve yardım ve himayelerini talep için bu batıl rab ve ilahlara itaat ve biat ederek dünyasını da ahiretini de karartmış olur. Fakat insan tevhit inancına, Allah'ın birliğine, rab ve ilahlığına, kemal sıfatlarına vâkıf olursa, böyle bir hataya düşmesine en ufak ihtimal dahi kalmaz. Allah'a gerçekten iman eden bir kimse, İslam birliğine değil, Avrupa birliğine girmek için çalışmaz. Allah'a hakikaten inanan bir kimse, Adil Düzen yerine faizci kapitalist düzeni yürütmez. Allah'a samimi olarak inanan bir kimse, Allah'ı ve Müslümanları bırakıp, zalim ABD ve İsrail nezdinde izzet ve şeref aramaz. Allah'a takva ile bağlanan kimse, kendisini daima gözetim ve kontrol altında hisseder, İslam'ca düşünür ve yaşar. Islah siyasetinin dayanağı marifetullahtır. İnsanı Allah yolunda cihada sevk etmeyen, kötülükler ve zulümle mücadeleye yönlendirmeyen imandan hayır gelmez.
GERÇEK
Gerçek şudur ki: İslam'ın adil düzenini hayatına ikame etme arzusunda bulunan kimse için gerekli olan, İslam'ın iman esaslarına bağlılık ve sadakattir. Bu iman esaslarını yüzeysel olarak bilmek veya sadece akademik bilgi sahibi olmak, ıslah siyasetini yürütmek için yeterli olmaz. Güçlü bir imanla birlikte, fert ve toplumu Allah'ın rızasına kavuşturacak, güzel ahlak esaslarının, sosyal ve iktisadi esasların, adalet ve yönetim esaslarının, ilmihal bilgilerinin de bilinmesi gerekir. Bir insan; Allah'ın helal ve haram kıldıklarını, razı olduğu ve gazap ettiği şeyleri, marufu ve münkeri bilmeden adil düzen yolunu benimseyip hayata nasıl ikame edebilir Bir kimse, Allah'ın Kur'an'da açıkladığı saadet esaslarını bilmezse, o saadete nasıl ulaşabilir Bilinmelidir ki sadece bilgi de kâfi değildir. Bir bilgi, sahibini İslam'ca düşünmeye ve yaşamaya, insanlara faydalı olmaya yönlendirmiyorsa, bu bilgi faydasızdır ve Peygamberimiz böyle bir ilimden Allah'a sığınmıştır. Misalen bir Müslüman, sağlığa zararlı olduğunu bildiği halde, sigara içiyorsa, böyle bir kimsenin sigaranın kötülüğü ile mücadele etmesi mümkün olmaz ve kendisini kul hakkına tecavüzden kurtaramaz. Bu verdiğim örnek bütün kötülükler için geçerlidir. Allah'a inanan ve güvenen bir kimsenin, Kur'an yasalarının, kurtuluşun tek çaresi olduğuna olan inancı ve itimadı tam olur. Bir kimse, aynı zamanda Allah ve Resulü'ne iman ve itaatle birlikte, imansızlık ve itaatsizliğin de akıbetini bilmelidir. İnsan; Allah'ın rızası İslam'ı bir saadet düzeni olarak seçer ve İslam'ca bir hayat yaşarsa dünyada da, ahirette de saadet bulur. İtaatsizlik ve isyan yolu olarak; Batıcılığı, faizci kapitalizmi, Siyonizm işbirlikçiliğini seçerse, o vakit onu hangi feci ve ıstıraplı bir sonun beklediğini de bilmek zorundadır.