İnce Ayar

Yerel seçim için adaylar neredeyse belli oldu. Artık gün seçim çalışması günü. Herkes hizmetini, icraatını anlatacak, seçmene karnesini sunacak. Yeniler de seçilirse neler yapacaklarını anlatacaklar. Hem vaatleri hem de vaatlerini gerçekleştirmek hususunda telkin ettikleri güven duygusu ile seçmenin karşısına çıkacaklar. Şüphesiz bir taraftan da rakip adayları yıpratmaya çalışacaklar. Rekabet siyasetin doğasında var. Rakiplerin açıklarını, yetersizliklerini, yerine getirmedikleri sözlerini seçmene hatırlatacaklar. İşte tam bu noktada ince bir çizgi var. Rakibin zayıflığını dillendirmeden olmuyor. Ancak ayarı fazla kaçırınca da ters tepiyor.

Özellikle yaklaşan seçimlerde bu ayar daha bir inceldi. Sebebi ise İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları. Görevde oldukları beş yıl boyunca toplumu oldukça yordu bu ikili. Bir gün geldi ucuz şovlarla seçmenin karşısına çıktılar, gün geldi herkesle kavga ettiler. Hatta kavga etmek konusunda o kadar iştahlı ve hevesliydiler ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kavga etmeye bile çalıştılar. Tabii Cumhurbaşkanı ile kavga edip muhalif seçmen nezdinde prim yapmaya çalışıyorlardı ama orası da ayrı bir bahis.

Yetmedi Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanı yardımcılığına soyundular. Önce Kılıçdaroğlu'nun dingildeyen altılı masasını ayakta tutmaya çalıştılar. Gece yarılarında otel lobilerinde Akşener'le buluştular. Sonra ondan Kılıçdaroğlu'na mesaj götürdüler. Kamuoyuna cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak ilan edildiler. Üstelik imzalanan o garip protokolde icra yetkili olacaklarına dair bir kayıt bile vardı. Hazır Cumhurbaşkanı yardımcısı olmuşken Kılıçdaroğlu ile kampanya videosu bile çektiler. Kemal beyin mutfağına girdiler, kolları sıvadılar. Kemal Bey onlara "cumhurbaşkanı yardımcım" diye seslenirken onlar Kemal beye "sayın cumhurbaşkanın" diyerek mukabelede bulundurlar. Yetmedi seçim gecesi seçmene "aramızda kalsın kazanıyoruz" yalanını yüzleri kızarmadan söylediler.