Zarf, kâğıt ve âşıklar
İnsanı insan yapan toplumdur. Toplumu toplum yapan da iletişim. İnsanın tarihinde hatta insanın tarih öncesinde asıl dönüm noktası lisandır. Lisan, iletişimin ilk ve temel aletidir. İnsanı tarif ederken birçok özelliği sayılır ama herhâlde temeldeki özellik konuşması olmalı. Şu hâlde bu paragrafı, "İnsanı insan yapan toplumdur. Toplumu toplum yapan da lisan." diye başlatabilirdim.
Bu girişi niçin yaptım Geçen yazımda, kitap okumayla ilgili birbiriyle çelişen gözlemlerimden ve okumalarımdan bahsetmiştim. Kitap okunmuyor, kitap okuma azalıyor gibi hükümleri yalanlayan gözlemim, Ankara Kitap Fuarı'nın canlılığı, paralı girişe rağmen saatlerce artan, azalmayan kuyruklar ve kalabalık Bir şehirde bir fuar. Yeterli istatistik değil. Ama yine de bir gösterge. Ters işaret, Amerika'da her yıl tekrarlanan bir anketin, 9 ve 13 yaş çocuklarının yıllar içinde zevk için kitap okumayı azalttıklarını göstermesiydi.
İŞLEVLER VE ARAÇLARBu çelişkili bilgileri tek vuruşta açıklayacak bir derin görüşe sahip değilim. Ancak şunu görmeliyiz: Teknolojideki sıçramalar işlevleri değil, işlevleri yerine getirmenin yollarını değiştiriyor. Ne demek bu şimdi İşlev seyahat etmekse atların ve at arabalarının azalması, seyahatin azalması anlamına gelmiyor. Seyahat işlevinin at ve at arabalarından otomobil, otobüs ve diğer vasıtalara kaydığını fark edersek seyahatin azaldığını değil, katlanarak arttığını söyleyebiliriz.
En son ne zaman zarflı, kâğıtlı mektup yazdınız veya aldınız Yaşınıza göre belki de hiç. Sahi, bir zamanlar devlete ait PTT yani Posta, Telgraf, Telefon denilen bir kurum vardı. Yine var ama mektup taşımak, işinin pek küçük bir kesri. Peki, mektubun ortadan kalkması insanların şimdi daha az haberleştikleri anlamına mı geliyor Cevabı biliyoruz. Tam tersine, babalarımıza, dedelerimize kıyasla çok daha yoğun haberleşiyoruz. Araçlar değişti.
KÂĞITLI ZARFLI MEKTUPYaşınıza göre belki de hiç zarflı kâğıtlı mektup almadınız diye yazdım Ben de yaşıma göre size bir hatıramı anlatayım. Hani şu kanser olup malını mülkünü temiz bir Müslümana bırakacak olan Afrikalı prenses var ya, hani arayıp tarayıp sizi bulan; ondan mutlaka bir e-posta almışsınızdır. Galiba sonra milyonlarca doları size yollamak için gereken noter masraflarını karşılamak üzere mi ne birkaç bin dolar istiyormuş. İşte ben o mektubu, kâğıtlı ve zarflı postadan almış dinozorlardan biriyim. Aradan çeyrek asır geçtikten sonra majestelerinden aynı mesajı bu defa e-posta ile aldım ve az kaldı, "Sen daha ölmedin mi" diye cevap veresim geldi. Sakın ha! Böyle e-postalara verilen cevap, sizin adresinizin gerçek bir adres olduğunun uluslararası cihanşümul e-posta mafyası nezdinde teyidi demektir.
Türkiye'de istatistikler kitap sayısının da okuyucu sayısının da azaldığına dair bir işaret vermiyor. Gerçi adam başına kitap okumada, Batı ülkelerinin epey gerisindeyiz ama hiç olmazsa gerilemiyoruz. Belki de çok geride olduğumuz için henüz gerilemiyoruz. Buraya kadarki akıl yürütmemden şu anlaşılmalı: Kişi başına okunan kitap sayısı azalsa bile bu, edebiyatın veya bilgi naklinin azaldığı anlamına gelmeyecektir.
Öyle ya, en son ne zaman köy meydanında saz şairi dinlediniz Hemen "Saçmalama" demeyin. Köy meydanında çalıp söyleyen âşık daha bir, bilemediniz iki asır öncesine kadar haberleşmenin de edebiyatın da ana taşıyıcısı değil miydi Ya kahvehanelere neden "kıraathane" denirdi dersiniz