Türkçe dersleri: Bilgi mi beceri mi

Karar'daki köşe komşum, üstat İsmet Berkan'ın seçimden önceki Cuma yazısının başlığı şöyleydi: "Boş verin seçimi, siyaseti, gelin okullardaki Türkçe dersini konuşalım". Başlığın her iki ucu da benim gönlüme göre. Fark etmişsinizdir seçimler konusundan inatla uzak durdum. İki sebebi vardı. Bir kere seçim hakkında epey bir yazı çıkıyordu. İkinci ve asıl sebep, seçimleri yazanların konuyu benden çok daha iyi biliyordu.

Şimdi gelelim okullardaki Türkçe dersine. En iyisi şuradan (https:bit.lyberkan-turkce ) Berkan'ın yazısına gidip tekrar okumanız. Değer. Hayır mı Yazının özeti şu: Okullarda okutulan, sınavlarda sorulan Türkçe soruları aslında öğrencilerin Türkçe becerisine yönelik değil. Maalesef derslerin de Türkçe okur- yazarlığa bir yararı yok. Derslerde gramer terimleri doldurulup, sınavlarda boşaltılıyor. Yalnız Türkçede değil yabancı dil öğretiminde de durum bundan farksız. Zaman kiplerinin isimleri ezberletilir ama on küsur yıl İngilizce okutulan çocuk, ne İngilizce kitap okuyabilir ne anlayabilir, ne de konuşabilir.

ASLOLAN BECERİDİR

Ne oluyor Şu oluyor: Bilgi nihayetinde bazı beceriler kazandırmak için verilir. Tek başına bilgi de yararlı olabilir ama bu hâl enderdir. Asıl amaç beceridir. Türkçe dersinden murat; öğrencinin anlaşılır, okunabilir, akıcı bir Türkçe kullanmasıdır. Yani öyle konuşup yazmasıdır. Konuşma, yazma beceridir. Yazdığı cümlede nelerin edat, nelerin zamir, neyin fiilimsi olduğunu bilmese de olur. Bilse daha iyi olur belki ama önce beceri, sonra merak ediyorsa gramer bilgisi.

"Past perfect continuous tense" ne demektir Doğru cevap vermeyebilirim ama İngilizcem ortalama Amerikan veya İngiliz üniversite mezunundan iyidir. (KPDS'den 99 almıştım.) Ama past perfect continuous Yok maalesef. Türkçem de çok kötü değil ama ilgeçle yengeci karıştırmam münkündür. Bu cehaletimi yazılarımda fark ediyorsunuz değil mi Yoksa etmiyor musunuz

BİLGİYE ULAŞILIR, BECERİ EDİNİLİR

Peki, neden okullarda beceri değil de bilgi veriliyor. Cevabı basit: Bilgi vermek, beceri kazandırmaktan daha kolaydır da ondan. Üstelik, öğretenlerin önemli bir kısmında da o beceri yok. Ama bilgi var. Bilgiye "ulaşmak" kolay. Anlamasanız da ezberlersiniz; anlıyorsunuz zannederler.

Ama "beceriye ulaşmak" diye bir kolaylık yok. Beceriyi sadece edinebilirsiniz. Beceriyi ezberleyemezsiniz.

Okullarda beceri yerine bilgi verilmesinin bir diğer sebebi: Bilgiyi ölçmek kolay, beceriyi ölçmek zordur. Öğrenci güzel Türkçe yazabiliyor mu Nasıl ölçeceksiniz Zaten öğretmenin de ölçmenin de zorluğu yüzünden bir zamanlar Türkçe öğretiminin temel direği olan "kompozisyon" dersleri artık yok. Onun yerine bol bol gramer bilgisi var. Sonra sorarsınız: Aşağıdakilerden hangisi fiilimsi (veya ilgeç) değildir. Karala kutuyu, al puanı Bakın Vikipedya'ya göre fiilimsi neymiş: "Fiilimsi ya da eylemsi, fiillerden türemelerine karşın fiilin bütün özelliklerini göstermeyen; cümle içerisinde isim soylu sözcükler gibi kullanılan fiil soylu kelimelerdir." Anladınız mı Anlamadıysanız da zarar yok. Yardımcı kitapta testlerde çıkan soru örneklerini ezberlersiniz. Sınava girmeyecekseniz bile bundan sonra konuşup yazarken fiilimsilerinize de ilgeçlerinize de dikkat edin.

Nedense aklıma, Kibarlık Budalası'ndaki Mösyö Jourdain'in hayatı boyunca nesir konuştuğunu öğrendiğindeki heyecanı geldi.

KALBE SU SERPEN BİR HABER

Şaka bir yana, Berkan'ın yazısının yorumlarından birinde güzel bir haber veriliyordu. Kesip yapıştırıyorum: