Şey Yüzyılı'na doğru

Son birkaç gündeki nutuklardan anlaşılan şu: Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar bir "ulus devlet"ti. Türk milletinin devletiydi. Hem de utanmadan, sıkılmadan merkezî idi, üniterdi. Şimdi bunlardan vazgeçiyoruz. Hem üçlü ittifak vaz geçiyor hem de şimdilik hâlâ kendine muhalefet diyen CHP vazgeçiyor. Eh artık yapılacak şey fiilî durumun kanuni hâle getirilmesi. Geçen sefer Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerken yaptığımız gibi. Önce mevcut anayasa ve kanunları yok farz edeceğiz, sonra da gerçekten yok edeceğiz. Sadece bürokratik yol belli değil. Mecliste gerekli çoğunluğu bulup da mı yoksa referandumla mı Türk millî devletini yok edeceğiz!

Bu yok edişi gerçekleştirmek için kanun ve anayasa değişikliklerine ihtiyaç var. Bunun için Kurucu Önder Sayın APO'nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı yolumuzu aydınlatacak. Zaten "barış" deyince aklınıza kim gelir, ne gelir APO ve DEM değil mi "Demokratik" deyince de akla ….. onun adı gelir: …. MHP!. Üçüncü bileşen, "kanun" da Ak Partimizin işi. Kanun ve hukukta Ak Parti'nin eline kimse su dökemez. Bakınız Sayın Adalet Bakanımız her hafta, "Türkiye bir hukuk devletidir." demiyor mu! Başka hangi ülkenin Adalet Bakanı hukuka bağlılığını bu denli sık ifade eder.

TARİH DE DEĞİŞMELİ

Yalnız kanunlar değişmeyecek. Öyle görünüyor ki tarihin de az biraz değişmesi gerekecek. Mesela, Bilge Kaan'ın ve Bilge Tonyukuk'un bengütaşları kazınırken hakkakın (taşa yazıyı çakanın) bir Kürt kardeşimiz, ne yazacağını ona okuyanın da bir Arap kardeşimiz olduğu gerçeğini Arap, Kürt ve Türk çocuklarımız öğretmeliyiz. Müfredatımızın da bu aydınlanmaya paralel olarak hızla değişmesi gerekiyor. Üç dilde- en az üç dilde- tarih ve sosyal bilgiler kitapları hazırlamalıyız.

Buraya kadar iktidar ve iktidara yeni katılan DEM üzerinde durdum. Bu büyük dönüşümün kolayca gerçekleşmesi için CHP de iş birliğine girse iyi olur. O zaman Türk devletinin Kürt-Türk-Arap devleti hâline gelmesi daha da hızlanır, kolaylaşır. Bu da zor değil. Sayın Özgür Özel, konuşmalarını gözden geçirsin, nerede "Kürt seçmen" dediyse, onun yanına bir de "Arap seçmen" eklesin. Sonra mesela, "Kürtler ve Araplar eşit değiliz diyorsa eşit değildirler!" gibi sloganlar hazırlasın. Gerisini metin yazarları kolayca halleder.

ANAYASANIN KOLAYI VAR

Atatürk bu işe nasıl bakardı diye de düşünmeyiniz. Bir kere Atatürk'ü de devalüe ettik elhamdülillah. Bir taraftan Mısırlı ve benzeri büyük âlimlerin Atatürk hakkında yazıp çizdikleri, diğer taraftan askerlerin el koydukları dönemlerdeki Atatürkçülük ve daha önceki İnönü revizyonizmi, Atatürk'ün başlangıçtaki etkisini yok etti. Gerçi halka dünya görüşü sorulduğunda hâlâ "Atatürkçü" cevabı birinci sırada çıkıyor ama yine de eskisi gibi değil; anlamı da bulanık. Sonra siz nasıl olsa onun koltuğunda oturuyorsunuz. Koltukta oturmak yeter. Ozmos yoluyla aranızda epey bir alışveriş vukua gelmiştir. Bütün bunların üstüne bir de onun değerleriyle davranmak aşırı Atatürkçülük olurdu.

Bir de çok parlak bir fikrim var. Gerçi hukuktan pek anlamam ama bana öyle geliyor ki bunu yaptık mı, meseleleri de devleti de kökten çözmüş oluruz. Anayasaya bir sıfırıncı madde ekleyelim: "Madde 0: İşbu anayasanın herhangi bir maddesi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle değiştirilebilir. Yeni madde eklenmesi, eskiyen maddelerin çıkarılması da aynı usulle yapılır. Değişiklikler, kararnamenin Resmî Gazete'de yayımlanmasıyla yürürlüğe girer."