Öfke mi aptallıktan, aptallık mı öfkeden

Bana mı öyle geliyor, yoksa toplumumuzun zekâ seviyesinde düşüş mü varYandaş televizyonları bir yana bırakın. Onların haberleri zaten konserve. Konserve haberlerle yayım saatini dolduramayınca trafik kazalarına, yangın ve cinayetlere yükleniyorlar. Türkiye'dekiler yetmezse Hindistan'dan, Çin'den veriyorlar Bunlara basılı gazete devrinde "üçüncü sayfa" haberi denirdi. Şimdi, iktidarımızın nutukları öncesinin dolgu maddesi.PARLAK FİKİR: AĞLAYAN SUNUCUAncak muhalif televizyonlarda da aman aman zekâ pırıltıları görmüyorum. Bir konu yakalanıyor. İki gün, üç gün, dünyada başka bir şey yokmuş gibi onun suyu çıkarılıyor. Haberlerle yetinilmiyor. Aynı konuda "uzman" toplantıları ile devam ediliyor. Haber dediysem haberler de haber değil. Popüler bir haber sunucusunun uzun uzun şikâyetleri. Size haber vermiyor, omzunuzda ağlıyor. Gözyaşları eksik. Belki yakında ağlayan sunucular da çıkar. Vallahi ağlayan sunucu diye meşhur olur; iyi rating yapar.Gelelim internet gazetelerine. Gazetecilikte bir kural var diye bilirdik. Haberi, daha başlığı okuyunca öğrenirsiniz. Başlıktan sonraki ilk paragrafta, 5N-1K vardır: Ne, neden, nasıl, nerede, ne zaman ve kim Haberin devamında ayrıntıları alırsınız. Günümüzde, başlıktaki gaye haberi saklamak, mümkünse hiç ipucu vermemek. "Bakın ne oldu", "İnanılmaz gelişme!", "Uyarı yapılmıştı! İstanbul dehşeti...", "Paslanmış gemiler çölüne dönüştü.", "Beşiktaş'a da kazandırdı.", "Kazayla ya da şans eseri keşfedildi." Bu başlıkların bir kısmı ezberimden. Son dördünü bir gazetenin, internet sitesindeki gerçek başlıklardan aldım.KİRALARI TERÖRİST EV SAHİPLERİ YÜKSELTİYORHaberi tıklayıp okuyorsunuz. Bittikten sonra, haberin altında, çarpıcı başka haber reklamlarla karşılaşıyorsunuz. Bir haftada 15 kilo verdiren mucize Neymiş o Tıkla da oku. Resimdeki fareyi ancak üstün zekâlılar 10 saniyede buluyor. Acaba buna kanıp fare arayan kaç üstün zekâlı vardırSiyasilerin demeçlerine gelelim. İhtiyaç maddelerindeki fiyat artışını, FETÖ'cü, üç harfli süpermarketler yapıyormuş. Belli ki kira fiyatlarını da PKK'lı ev sahipleri yükseltiyor. İlaç fiyatlarını Gezi'ci eczacılar. Alayı tutuklanmalı!Diyeceksiniz ki dinleme, okuma, saçmalama hürriyeti var Beni asıl üzen şu: Birileri bunları yazdığına, söylediğine, gösterdiğine göre demek ki bunları tüketen, bunlardan etkilenen birileri de var. Bunlara inanıp "Demek böyle imiş" diyen bir kalabalık da var. İşte, toplumun seviyesindeki düşüş diye gördüğüm şey bu.Toplumun seviyesi düştüğü için mi böyle laflar ediliyor, yoksa bunları dinleye dinleye mi toplumun seviyesi düştü Tavuk-yumurta bilmecesi.IQ 83Zihnimden bu kara bulutlar geçerken ta gençliğimde şöhret olan bir bilim kurgu romanını hatırladım. Bir ara okuduklarımın yüze doksanı bilim kurguydu. Hatırladığım, Arthur Herzog'un 1978 basımı "IQ 83" eseri. Herzog'u belki "Katil Balina Orca (1977)" ve "Sürü (1978)" filmlerinden hatırlayan olur. IQ 83, bu günlerde filme alınacakmış. Gen kesip biçme işleri, özellikle CRISPR (okunuşu: krispr) teknolojisi Nobel alınca, ilgi artmış olmalı.Hikâye, Fenilketonüri denilen kalıtım hastalığını, genleri kesip biçerek tedaviye çalışılan bir laboratuvarda geçiyor. Bir geni, bir virüsün DNA'sına ekleyip, virüsü hastalara nakletmeyi planlıyorlar. Derken bir kaza oluyor ve virüs daha deneme aşamasına gelmeden insanlara bulaşıyor. Etkisi IQ'da, yani zekâda, sert bir düşüş.Önce kelimeler kayboluyor. Aptallaşan insanlar, durmadan belli klişeleri tekrarlar hâle geliyor. Aynen Ya, aq, aynen Trafik bir felaket hâline geliyor. Aynı anda kavşağa girmeye kalkan araçlar bütün kavşakları tıkıyor. İnsanlar yazı yazamaz hâle geliyor. Haftalar