Malazgirt'ten İzmir'e
26- 30 Ağustos, zafer günleri Önceki yıllarda bu köşede, doğup büyüdüğüm İzmir'in kurtuluşunu, büyüklerimden dinlediğim gibi nakletmiştim. Onlar o aşağılık işgali, soykırımı, etnik temizliği, o işgalin gerçek terörünü ve zaferin sevincini bizzat yaşamışlardı, bana, torunlarına anlatırlardı.
Geçen eylüllerde, gün gün Sakarya'yı da anlatmıştım. Stanford Shaw'un, From Empire to Republic İmparatorluktan Cumhuriyete eserindeki olağanüstü anlatımından yararlanarak Türk Tarih Kurumu'nun, İngilizcesini yayımlamasından neredeyse çeyrek asır geçti. Türkçesi niye çıkmaz, bilemiyorum. Shaw bile tarih olacak. Nitekim ondan nakil yaptığım bir yazıya gelen yorumda, "Shaw pek itibarlı değildir, Stanford'da tutunamayıp Türkiye'ye gelmişti." mealinden bir hüküm vardı. Okuyucu haklı. ASALA evini bombaladığı için itibarsızlaşmıştı zahir. "Millî mücadele hiç olmadı, denize kimse dökülmedi, şehitliklerin de içi boş" diyen türden biri...
AMAN BOZKURT OLMASINBenim bu seferki kutlamam 25 Ağustos gecesinden başladı. Günlerce devam etti.
Daha çok sosyal medyada gezindim. Pek mutlu oldum sayılmaz. Önce rahmetli dostum, ağabeyim Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun Malazgirt Marşı'nı aradım. Kader beni sevindirmemeye kararlı herhâlde. Önüme, aklı evvellerin tahrif ettiği mehter icrası marş çıktı. Doğrusu:
Aylardan Ağustos günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklimi Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
diye başlayan o güzelim destandaki bozkurt, birilerinin bir yerini ısırmış olmalı ki o mısrayı, "Öztürkler ordusu" diye bozmuşlardı. Hangi akılla Daha önemlisi hangi hakla Muhtemelen Pentagon'un "bizim oğlanlar"ının etkisinin devam ettiği yıllarda ve mahfillerde olmalı.
ŞİİR OKUYAMAMAKSosyal medya turuma devam ettim. Rahmetli Yusuf Ziya Ortaç'ın, çok sevdiğim, Akdeniz'e şiirini buldum:
Yirmi altı Ağustos, gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.
Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar,
Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.
Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı,
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.
Keşke bulmasaydım. Şiir hatırladığım gibi pek güzeldi Ama okuyanlar. Kesinlikle karar verdim ki eğitimimiz artık şiir okumayı hiç mi hiç öğretmiyor. Daha doğrusu öğretemiyor. Muhtemelen öğretecek olanlar da öğrenmeden gelmişler oralara. İşte dümdüz, güpgüzel bir hece şiiri. Bazı okuyuşlar, görüntü üstüne haber okuyan ruhsuz spikerler gibi. Bazısı bağırmayı, sesi gırtlaktan hırıltıyla çıkarmayı güzel okumak sanıyor. Ama şiir yok, şiir okumak yok. Eskiden şiirlerimizi tiyatro sanatçılarımız okurdu. Onlar eğitimliydi ve pek güzel okurlardı. Allah rızası için biri, birkaçı Malazgirt Marşı'nı, Akdeniz'e şiirini bir okusa. Öbürleri çekilecektir piyasadan. Yoksa tersi mi olur Kötü şiir iyi şiiri mi kovar
Nihayet güzel bir şey buldum. Dr. Selim Erdoğan'ın Türk Tarih Kurumu için yaptığı 16 bölümlük Afyon'dan İzmir'e Adım Adım Büyük Zafer videosu (