Kelleler gidecek!

Moral diye bir şey kalmadı. İçimden yazmak gelmiyor. Daha beteri sanki hepsini daha önce yazmışım gibi bir his içindeyim. Size de olur mu Her gördüğünüz, her duyduğunuz sanki tekrarmış gibi gelir; "deja vu" dediklerinden. İnsanların ne diyeceklerini onlar demeden, ne yapacaklarını onlar yapmadan bilirmişsiniz gibi. Ve sıkılırsınız, sıkılırsınız. Meğer bu depresyonun baş belirtilerinden biriymiş.Bakın diyorum, şimdi iktidar suçu haşa Allah'a atacak. Hatta atmaya kalktı da Fakat diz boyu beceriksizliğin kul işi olduğu ortaya çıkınca, bu sefer "görülmemiş bir felaket" stratejsine döndük. Öyle değil, daha büyükleri de var, hem de bu son asırda var. Buyurun, Washington Post bizimkiyle başka büyük depremleri karşılaştırmış. Yerin yüzüne uzaklıkları dâhil. Her şeye rağmen bizimki de çok büyük. En büyük olmasa da. window.__ITGS_started Date.now(); DEPREMZEDEYE BAKMAK İÇİN İZİN GEREKLİDiyelim ki asrın değil, bin yılın, on bin yılın en büyüğü. İyi de insanlar deprem küçüktü demiyor ki. İnsanlar, bize üç gün kimse gelmedi, koordinasyon yoktu, donarak öldüler diyor. Facebook'ta, İngiltere'de travma cerrahlığı yapan bir Türk doktorun hikâyesi var. Doktorluğunu yapabilmesi için Ankara'dan olur bekleniyor. AFAD yetkilisi hastaneye giden ambulansa bindirmiyor, "Sana bir şey olursa ben sorumlu olurum." diye Hani filmlerde, uçakta, gemide veya bir toplantıda biri hastalanır da ona bakan görevli bağırır, "Doktor var mı" diye. Bizde bağıramaz! Ankara'dan izin almak gerekir. İl Sağlık Müdürlüğü de veremiyor. Ankara'dan ancak mesai saatlerinde izin alınabiliyor. Sonunda dört gün sürünüyor ve kendi deyişiyle, "Tek hastaya dokunamadan geri döndüm." Buyurun size merkezî koordinasyon. Buyurun hızlı karar verip uygulamayı eline yüzüne bulaştırma.Yardım ettikleri için azarlanan, itham edilen STK mi istersiniz, şehirlere sokulmayan muhalif belediye ekipleri miBöyle skandalları, böyle rezaletleri çok okuyacak, duyacaksınız. Fakat bunlar önemli değil. Önemli olan iktidarın kabahatsizliği. En son, "Yıkılan binalar biz iktidara gelmeden yapılmış." çıktı. İmar affını da teröristler çıkarmıştı zaten.KURUMLARIN ODAĞI NEBu hikâyeler, aklı başında olana, kurumların çalışmadığını gösteriyor. Bu tamam da, on örnek, yüz örnek, bin örnek göstereceksiniz de ne olacakBu hikâyeler daha da beterini anlatıyor: Kurumların başında bulunanların o kurumun görevine odaklanmadıklarını. Liyakatin yerlerde süründüğünü. Bu, hani çok sevilen deyişle, "yapısal" problemi çözmeden bir yere varamayız. Yine deprem olur ve biz yine ölürüz.Tekrar edeyim: Kimin sorumlu olduğu önemli değil. Bir daha tekrarlanmaması için nasıl örgütleneceğimiz önemli. Neyi nasıl yapmamamızı, neyi nasıl yapacağımızı öğrenmemiz gerekli. Hatalarımızı düzeltmemiz, düzeltmemiz içinse önce yanlış yaptığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Var mı kabul eden Haşa. "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var. "İmar kanununu anayasa maddesi yapmak gibi saçma sapan teklifler var. Ülkelerin kurumları, devletin teşkilâtı, anayasa ile yürütülmez. Kanunla da yürütülmez. Cephede ve yönetmeliklerle yürütülür. O cephedekileri yetkilendirerek yürütülür. Anayasa kanunların, kanunlar yönetmeliklerin çerçevesini çizer ama bunları uygulayacak olan sizin teşkilatınızdır. Kurumların her kademesinin, "İşimi gereğince yapmaya