Dostluğun yedi sütunu
19. asırda August Comte, sosyolojiye "Sosyal Fizik" dedi. Marks, Engels ve arkadaşları da toplumu "Bilimsel Sosyalizm" ile açıklamaya kalktı. Bunlar erken doğmuş değerlendirmelerdi. Fiziğin, kimyanın olağanüstü başarılarına imrenmekten kaynaklanıyordu.
Aradan bir asırdan fazla zaman geçti. İnsanın çabası durmuyor. Sosyoloji psikolojiden, arkeolojiden, antropolojiden bol yardım aldı. Bu dallara da yardım sundu. Hatta bilim adamları, "consilience"den, bilimlerin uzlaşmasından, yakınsamasından bahsediyor. Bu sayede insan bilimleri de doğa bilimlerinin izah edebilme, öngörebilme başarısına yaklaştı.
Robin Dunbar'ı tanıyalı yıllar oldu. Galiba ilk okuduğum görece popüler, Şu Hayatta Kaç Arkadaş Lazım başlıklı kitabıydı. İngilizcesi 2010'da yayımlanmış. Aradan on dört yıl geçti. Aşağıda anlatacaklarım daha yeni bir kitabından. 2022 baskılı, How Religion Evolved: And Why It Endures (Din Nasıl Evrildi ve Niçin Hayatta Kalıyor) eseri. Araştırmalar çoğalmış. Atıflara baktım. Önemli bir miktarı 2010'dan sonraki yayımlar.
DEDİKODUDAN EDEBİYATADunbar, kendi adıyla anılan sayıyla ünlenmişti. İnsan topluluklarının 150 kişi civarında bir tavanı bulunduğunu, bu sayı geçildiğinde grubun bölündüğünü yazmıştı. Klanlar, köyler, kilise cemaatleri 150'yi geçince bölünüyor. Siyasi gruplar, bu sayı geçilince hiziplere ayrılıyor.
Bir şey daha söylüyordu Dunbar: 150 kişiye kadar topluluğu bir arada tutmak için dedikodu yetiyor. 150'den sonrası için edebiyat lazım. Kolay anlaşılacak bir ifade değil İnsan topluluklarının toplum hâlinde kalabilmesi için bazı kurallar ve bu kuralların yerine getirilmesini garanti edecek kurumlar lazım. Yoksa beğenmediğini öldüren, canının çektiği mal veya insanı çalan bir vahşiler sürüsü oluruz. İşte "dedikodu", yoldan çıkanları belirleyip onları topluluk dışına iten, cezalandıran; iyilerin takdir edilmesini sağlayan mekanizma. Edebiyat ise klandan başlayıp kavim, kabile, aşiret ve millete doğru gidişte toplumu bir arada tutan, onlara "biz" dedirten hikâyeler, masallar, destanlar, tarih, şiir, musiki. Hani etnosembolizm denilen millet teorisindeki kökler, bağlayıcı unsurlar.
TOPLUMDA KUANTUM SIÇRAMALARIDunbar sayısı hangi bilimin alanı Şüphe yok ki sosyolojinin ama aynı zamanda antropolojinin. Hem de arkeolojinin. Az biraz da zoolojinin, primatolojinin.
14 yıl sonra Dunbar'da, insan topluluklarının 150 kişilik sınırından başka ne yenilikler var
Toplulukların üst sınırlarının, neokorteksin görece büyüklüğüyle doğru orantılı olduğu. Neokorteks, düşüncenin oluştuğu yer. En eski "homo" türüne, ondan da primatlara doğru geri gidiyoruz: Düşünen beynin yüzdesi azaldıkça grubun üye sayısı da azalıyor. Arttıkça artıyor. Bunun grafiğini çizerseniz insanda 150 sayısını buluyorsunuz. Grup hayatı zor. Tek tek grup üyelerini tanımak yetmiyor. Bunların birbirine yakınlığını, olan biteni, velhasıl dedikoduyu da bilmek gerekiyor. Bunları yapabilmek için birkaç katmanlı "zihin teorisi" gerekiyor ki buna şimdilik girmeyelim. Bakınız, bu ilişkiyi kurmak için bugünkü toplulukları hatta bir zamanlar sosyologların çok sevdikleri ve artık pek bulamadıkları "ilkel toplumları" incelemek yetmiyor. Sosyolojiden uzanıp arkeolojiye, primatolojiye açılmanız gerekiyor. Tabii, psikolojiye de. Bu yaklaşımla çalışan alanın ismi "evrim psikolojisi". Profesör Dunbar'ın unvanı da evrim psikoloğu. "Evrim yoktur, var diyen kâfirdir!" diye tempo tutanlar kusura bakmasın