Bilim, fen ve bilgelik

Veri malumat bilgi bilim bilgelik. Bu sıralama ta 90'lı yıllarda abone olduğum, e-posta ile dağıtılan bir internet bülteninin sloganıydı. İngilizce aslı, data information knowledge wisdom idi. Bilgi ile bilgelik arasına "bilim"i ben yerleştirdim. Şimdi aynı sıralama, yapay zekâ çalışan arkadaşlarımın düşüncelerinde de ortaya çıkıyor. Yapay zekâ da bu merdiveni tırmanıyor ve biz, acaba şimdi hangi basamakta diye merak ediyoruz.

Öz Türkçe konuşacağız diye bazı kelimelere karşı direniyor ve sonunda o kelimenin ifade ettiği kavramı kaybediyoruz. "Malumat" bu kaybettiklerimizden biri. Çocukluğumda babamın bazı kimseler için "malumatlı adam" dediğini hatırlarım. Bu bilge kişi demek değildi. Tam malumatlı denekti; ne eksik ne de fazla. Dünyada "informatin age" dediklerinin doğru tercümesi de "bilgi çağı" değil, "malumat çağı"dır.

Veri veya eski ismiyle muta, İngilizcedeki "data", ham rakamlar, isimler, sıfatlardan ibarettir. Onun malumat hâline gelebilmesi için asgari bir sınıflandırmadan, düzenlemeden geçmesi gerekir. Bilgi olması için çıta biraz daha yükselir. Bilginin bilime dönüşmesi daha zor; bilgeliğe dönüşmesi de her yiğidin harcı olmayan bir yükseliştir. Hiç de bilge olmayan birinci sınıf bilim adamları tanıdım.

BİLİM BİLGELİK GETİRİR Mİ

Bilge olmayan bilim adamı! İşte ip burada kopar. Çünkü bir anlayışa, önemli ve saygı duyulması gereken bir anlayışa göre bilimin bilgelik getirmesi beklenir. Yunus Emre'yi hatırlayalım:

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Yunus burada ilim derken fizik, kimya, tıp falan mı kastediyor dersiniz Hiç sanmam.

Yunus'un çağdaşı bir Hristiyan azizi var, Akinalı Tomas. O benim yukarıda verdiğimden daha kısa bir bilme hiyerarşisi yapmış: Anlama (intellectus), bilim (scientia) ve bilgelik (sapientia). Sonra da şöyle devam ediyor: "Eğitimin maksadı insanın zihnine entelektüel erdemler yerleştirmektir. Mantık yürütme ve matematik ispatları tekrar etme yoluyla insanda scientia oluşur. Tıpkı 'catechesis'in religio oluşturduğu gibi."i Catechesis, Katoliklerde, dinî kuralların yüksek sesle tekrar edilerek ezberletilmesine verilen isim.

Akinalı'ya göre religio, yani din böyle oluşurmuş.

GEOMETRİ ÖĞREN KARAKTERİN GELİŞSİN

Yavaş yavaş fark etmişsinizdir; ne Tomas'ın ne de Yunus'un tarif ettiği, anlattığı şeyler bugün bilim dediğimize benziyor. Fizik öğrenirsem kendimi mi bilmiş olurum Kimya, entelektüel erdem midir

Derken daha eskilerde, eski Yunan'da daha da şaşırtıcısına rastladım. Tarihçi Cyril Edward Robinson, Sofistlerin, "Geometri öğrenmek insanın karakterini geliştirir." dediğini söylüyor ve devam ediyor: "Bu yeni düşünce okulu (Sofistler), kişiliği geliştirmeyi, ahlâk değerleri aşılayarak değil, aklın gücünü eğitirek gerçekleştirmeyi hedefliyordu. Başka bir deyişle, Sofistlerin ders verdiği konuların asıl değeri pratik yararlarından değil, sağladıkları zihin disiplininden kaynaklanıyordu."iiŞimdi burada, çözmemiz gereken bir karmaşa var. Ben bilim dediğim zaman kastettiğimle, eski feylezofların, daha yeni Akinalı Tomas'ın ve bizim için daha da önemlisi Yunus'un kastettikleri aynı değilse karmaşa ciddi demektir.