"Atatürk milliyetçiliği" Türkçülüktür
Bu, Atatürk - Entelektüel Biyografi kitabının ilham ettiği üçüncü yazım. Şükrü Hanioğlu'nun bin küsur sayfalık eserinin
1000 sayfa sonra şu sorunun cevabını istemek hakkımızdır: Atatürk, hangi dünya görüşüne sahipti
Hanioğlu, bu soruya hiç tereddüde yol açmayacak kadar açık bir cevap veriyor: Atatürk, "Türkçü ve bilimci" idi. Atatürk'ün yaşadığı dünya, tektonik vüsatta siyasi hareketlerin sahnesiydi, zamanıydı. Altı asırlık imparatorluğumuz çatırdıyordu; güçsüz ve çaresizdi. Üst üste mağlubiyetler, Rumeli'deki anayurdun kaybı, sonra millî mücadele, millî egemenlik, cumhuriyet. Dünya değişirken ve Mustafa Kemal Paşa dünyayı değiştirirken kendi dünya görüşü neydi İmparatorluğun Selanik'inden Cumhuriyet'in Ankara'sına, Manastır askerî lisesinden ölümüne kadar Atatürk hep Türkçü ve bilimci. Hedefine kilitlenmiş bir güdümlü mermi gibi, içinden hep öyle. Fakat siyasi şartlar bazen minberde hutbe okumasını, bazen proleter dünyasına hitap etmesini gerektiriyor. Bu değişik görünümler için Taha Akyol'un Ama Hangi Atatürk kitabını okumalısınız. Hanioğlu da bu kaynaktan alıntılar yapıyor.
HER ŞEY DEĞİŞİR TÜRKÇÜLÜK KALIR
Taha Akyol, Google'ın NGram'ına benzer bir analiz yapıyor. NGram kitaplarda, dokümanlarda bir kelime veya ibarenin 1800-2019 (şimdilik) arasındaki kullanım sıklığını veriyor. Zaman aralığını ayarlayabiliyorsunuz. Maalesef henüz Türkçe yok. Taha Akyol, Google'ın bu eksiğini kendi emeğiyle gidermiş, Ama Hangi Atatürk kitabında, Atatürk'ün kullandığı kelimelerin NGram'ını çıkarmış. Hanioğlu da oradan almış. 1920-1923 arasındaki dört yılda, Atatürk'ün konuşmalarında 792 dinî ifade buluyor. 1923- 1929 arasındaki 7 yılda bu sayı 362. Sovyetler'in millî mücadeleyi desteklediği yıllarda, 1920-1923 arasında, sosyalist tabirler (proleter, burjuva, kapitalist vs.) 151 iken 1923-1929 arasında sadece 8. Bu değişimler "Ama Hangi Atatürk" diye sordurmaya yeterli sebep. Fakat değişmeyen bir çelik çekirdek var: Türkçülük.
Hanioğlu, Atatürk'ün Türkçülüğünü Selanik'ten, aileden başlatıyor:
"Rumeli'de "evlâd-ı fatihân" olarak yeniden örgütlenen Yürüklerin en yoğun oldukları bölge "Selânik"tir. Kavram, kültürel Türkçülüğün zemin kazandığı asır sonu ortamında farklı biçimlerde işlevselleştirilmeye başlandığında bölgedeki Türkler ona daha sıkı biçimde sarılmışlardır. (Sayfa 42)
"Bu eğilim, kendisini anne ve baba tarafından "evlâd-ı fatihân" olarak gören Mustafa Kemal'de de belirgin biçimde gözlemlenmektedir. Kendisi, yıllar sonra, "Doğuşumda bir ayrıcalık varsa Türk oluşumdan ibarettir." vurgusunu yaparken, buna gönderme yapmıştır. Bunun ise onu, ileride göreceğimiz gibi, önce Türkçülük daha sonra da Türk milliyetçiliğine yönelttiği şüphesizdir. Kökenine verdiği önem, ileride okuduğu bir kitapta da ilgisini çekecek olan, kendilerini üstün gören Yürüklerin, Osmanlı yönetimlerince asimile edilemediği, millî karakterlerini koruduğu yorumunu benimseyerek, "Osmanlı-Türk" çatışması tezini geliştirmesine de yardımcı olacaktır. "(Sayfa 42)
TEK YOL MİLLET DEVLETİ
"Aynı dersler, Rumeli'nin kaybı Mustafa Kemal'in, Tanzimat'ın Osmanlılık ideolojisinin savunmuş olduğu türde "çok kültürlü," "kozmopolit" toplum yaratma projelerinin antitezi niteliğinde, 'türdeş', tek kültürlü ve 'Balkanlaşma'ya izin vermeyecek bir ulus-devlet tasavvuruna yönelmesinde önemli rol oynayacaktır.