'Ya benimsin ya da kara toprağın!'

Saat sabah 9: Boşanmak isteyen bir kadın kocası tarafından öldürüldü. Saat 12: İki yıl önce boşanan bir kadın eski kocası tarafından öldürüldü. Saat 15: Bir kadın ve yedi yaşındaki oğlu boşanmayı kabul etmeyen kocası tarafından öldürüldü. Saat 18: Bir kadın bir gün önce cezaevinden çıkan kocası tarafından öldürüldü. Saat 21: Bir kadın boşanmak istediği kocası tarafından öldürüldü. Saat 24: Bir kadın kocası tarafından öldürüldü. Koca aynı silahla intihar etti. Saat gecenin 3'ü: Öldürülmekten korkan, bu nedenle ailesinin yanına sığınan bir kadın boşanmak istemeyen kocası tarafından öldürüldü. Saat sabahın 6'sı bir kadın kocası tarafından öldürüldü.

Evet dostlarım şaşırdınız mı

Geçtiğimiz hafta ülkemizde 24 saat içinde yani üç saatte bir toplam sekiz kadın ve bir çocuk erkekler tarafından öldürüldü. Erkek vatandaşlar boşanmayı bir türlü kendilerine yediremiyorlar. Öte yandan çocuk tecavüzü konusundan dünyada bir ikinciliğimiz var! Şu lanet olası söz erkeklerin arasında fazlasıyla itibar görüyor: "Ya benim olursun ya da kara toprağın!" Bu sözün bu kadar itibar görmesi psikologların, sosyologların birinci meselesi olmalı. Ama ben işleri kolaylaştıracak bir kanunun çıkmasını hiç de uzak görmüyorum. Kanunun başlığı: "Kadın öldürmek suç değildir ve hiçbir cezası yoktur! Hatta öldürenler, özellikle devlet tarafından ödüllendirilir!"

Yok artık, demeyin. İçinde bulunduğumuz durum zaten bu, kanun onu resmileştirecek. Yani hâkimlerin, savcıların işlerini kolaylaştıracak. Çünkü o hâkimler ki altı yaşındaki yeğenine tecavüz eden bir adamı, "Kızın göğüsleri çıkmamış" diyerek serbest bırakıyor. Kanun çıktığında adalet dağıtıcıları (!) kadın katilleri için tuhaf indirim halleri bulmaktan kurtulacaklar, işler çabucak bitecek. Ölmüşse bir kadın ölmüş, bir kız çocuğuna tecavüz edilmiş, ne olmuş yani Hâkimlerin kapı gibi indirim hakları var!

Böyle bir kanun sizi şaşırttı mı Yapmayın, ülkede bir salgın var.

Bu salgın adalet mekanizmasının işlerini yoğunlaştırıyor Adeta ayin gibi her gün bir erkek ya da pek çok erkek kadınları öldürüyor. Ve öldürülen kadınların büyük kısmının daha önceleri karakollara korunmak için başvurdukları görülüyor. Kadın daha ne yapsın, korunmak için devlete başvuruyor. Ama kadın, devletin umuru değil.

Buradan yurttaşlarını korumakla yükümlü yetkililere sesleniyorum. Ülkemizde bir kadın, korunmak için devlete başvuruyorsa bu kadın gerçekten öldürülmeye çok yakındır. Aksi takdirde yüzyıllardır süren mahalle baskısı nedeniyle kadınlar öyle küçük dayaklar, küçük tehditler için karakola başvurmazlar. Batılı hemcinslerin aksine sabırla beklerler. Ancak bıçak kemiğe dayandığında devletin kapısını çalarlar. Karakollara yapılan "Beni ve çocuklarımı koruyun!" çağrısı gerçek bir ölüm çığlığı gibidir.

Yetkilisiniz kadınlar size gözleri patlamış, çeneleri kan sızarak geldiğinde bile onları korumak yerine, "Aile kutsaldır" sözcüğüne sığınıp o kadınları evlerine gönderdiniz. Size dilekçeler uzatıldı ne yaptınız "Kadın kısmının dilekçesi mi olur, hadi canım sende" diye düşündünüz, üstelik bir erkeğin kafası bozulunca bir iki tokat atmasını da içten içe onaylıyorsunuz. Bu arada bir kadın ölmüş, ne olmuş yani Devletten koruma isteyen, devlete sığınan ve sizin koruyamadığınız kaçıncı kadın ölümü bu Kaçıncı çocuk tecavüzü