Topyek

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor. Lozan Antlaşması günlerinde İngilizlerin dediği gibi yüzyıl sonra ülkemiz savaşta ve yok olma tehlikesi içinde. Evet, bize henüz insansız savaş uçaklarından bombalar atılmıyor ama içten içe çürütülüyoruz. Başta İngilizler olmak üzere onların taşeronu Amerika ve diğer emperyalist ülkeler yepyeni bir savaş taktiği deniyorlar. Çünkü bu ülkenin haritayla çizilmediğini, kan ve gözyaşıyla kurulduğunu epey bir denemeden sonra öğrendiler. Ayrıca her bölgede cirit atan, Türkçeyi mükemmelin ötesinde konuşan ajanlar sayesinde ülkede epeyce çok vatan haini olduğunu da öğrendiler ve uzun zamandır planladıkları ve bazı devletleri yok etmekte kullandıkları taktikleri ülkemizde de son elli yıldır denemeye başladılar. Sonuçta bugün geldiğimiz noktaya geldik. Ve artık "Yakın!" emrine sıra geldi!

Dostlarım siz özellikle meteorolojinin kuvvetli rüzgâr dediği günlerde, 11 ayrı yerde çıkan yangınların anız yakmaktan, elektrik tellerinden, atılan cam şişelerden çıktığına inanıyor musunuz Ben inanmıyorum. Ormanlar yanacak ki yabancı ve Türk maden şirketleri insanların, kesilecek ağaçlara sarılan yaşlı kadınların gözyaşlarını dijital ortamlarda görünmesini engelleyecekler. Biliyorlar ki Diyanet'e üç bakanlığın bütçesinden çok para verildiği için pek çok ülkede orman içlerinde kurulan dijital sistemler ne yazık ki para olmadığı için bizde kurulmadı. Ve artık dünyada yangınlar helikopterlerden atılan sularla söndürülmüyor, yüzlerce ton su taşıyan yangın söndürme uçakları var, ona da para yetmiyor. Ama her bakanın uçağı, her müdürün en pahalısından özel şoförlü arabası var.

Lütfen bana, "Dünyanın dördüncü ordusuna sahip Türkiye'ye kimseler saldırmaya cesaret edemez" demeyin. Çevremizdeki ülkelerde gördük ki artık ordular savaşmıyor, artık savaşlar bilgisayarların emrinde. Gerçekten yaşanmış olaylara dayanan neredeyse belgesel bir film izlemiştim. Londra'da bir yeraltı bilgisayar odası. Dört beş ordu mensubu sürekli kocaman bir televizyondan aldıkları bilgiye göre cep telefonlarını kapatıp çöldeki küçük bir köy evinde toplanacak İslami örgüt şeflerinin gelmelerini bekliyorlar. Evin içinde küçücük bir sinek var. Bu sinek her şeyi kaydediyor ve eve köyde yaşayan ve mükemmel Arapça konuşan bir ajan tarafından yerleştirilmiş. Küçücük bir sinek bütün konuşmaları, taktikleri Londra'ya bildirecek ve ardından ev, çöle en yakın bir Amerika üssünde, her yeri kapalı bir kapsülün içinde yaşayan iki ajan tarafından basılan bir düğmeden bombalanacak. İslami örgüt şefleri geliyor ve operasyonun başlaması gerek ancak köyden küçük bir çocuk annesinin yaptığı ekmekleri satmak için evin duvarına bitişik bir tezgâh açıyor. Londra'da bir telaş çünkü bombalama çocuğu da öldürecek. Operasyonu yöneten bir kadın albay. Operasyonu iptal etmek istiyor, başbakana haber veriliyor Başbakan tam da o sırada doğum gününü kutlayacak torunu için bebek almaya gönderdiği adama teşekkür ediyor. Bebek gelmiş. başbakan bir an düşünüyor ve bir düğmeye basarak operasyonu başlatma emrini veriyor, iki dakika sonra kapsüldekiler bir düğmeye basıyorlar, evin içindekiler ve ekmek satmaya gelen çocuk bir anda yok oluyor. Başbakan da odasından bir elinde çantası bir elinde bebek çıkıp doğum gününü kutlayan torununa gidiyor.