Özgür irade o da ne

Sevgili okurlarım siz, benim kentimde acaba kim belediye başkanı olacak diye kara kara düşünürken ben bir nebze soluklanmak için kendimi Assos'a vurdum. Çünkü 24 yıldır Prof. Dr. Örsan K. Öymen tarafından Felsefe Sanat Bilim Derneği bünyesinde düzenlenen Assos'ta felsefe etkinliğinin konusu bu kez "Özgür İradeİstenç Sorunu". Yaklaşık beş yıldır bu tarihlerde Assos'a gitmeye başladım. Kendi kendime sorduğum bir soru var, çözmeye çalışıyorum. Şöyle: "Epey yabancısı olduğum felsefe ne işe yarar Her davranışıyla tuhaf olan ülkemin insanına ne yararı dokunur" Gayet masumane bir soru. Assos'ta beş yıl gittiğim felsefe seminerlerinde Tanrı'nın adının artık zeki tasarımcı olduğunu, Atatürk'ün aynı zamanda önemli bir iletişimci olduğunu öğrendim. Bilmeyenler öğrensin. Atatürk'e bir İngiliz gazeteci sormuş: "Kurtuluş Savaşı'nı nasıl kazandınız" Atatürk, "Telgrafla" demiş. Öyle ya cephede her gün ülkenin her yerine düzinelerle telgraf çekip yanıt beklemiş. Tüm Anadolu'yu olup biten her şeyden haberdar etmiş ve gelen yanıtları gaz lambası ışığında okuyarak stratejiler belirlemiş.

Ayrıca beş yıl içinde, sürgün edildiği Assos'ta felsefe okulu açan ve sabah akşam öğrencileriyle tartışan Aristo'nun da ne kadar sabırlı ve inatçı olduğunu da öğrendim.

Gelelim bu yıla. Üç gün sürecek seminerin konusu: Özgür irade! Bu öyle bir konu ki ilkçağlardan beri tartışıyorlar ve hâlâ tartışıyorlar. İnsan iradesi nasıl özgür olabilir Çok zor bir soru çünkü insan biyolojik bir yaratık, çünkü insan psikolojik bir yaratık ve sosyal bir yaratık. Ben burada bir ekleme yapıyorum aynı zamanda ilkçağlardan beri gelişen genlerin genlerinin bileşimi. Konu zor, insanoğlu iradesini kullanırken yani eylemlerini seçerken pek çok etken onu biçimliyor. Felsefeciler şöyle diyor: "İnsan hayalleri ve isteklerini gerçekleştirmek için yola çıkmışsa özgür iradeden söz edilebilir." Peki hemen karşı bir soru: "İnsanın hayalleri ve istekleri nasıl oluşur Hayal ve istek nelerin birleşimidir" Şöyle bir örnek verelim: Diyelim ki bir insanoğlu bir başına bir adada yaşıyor. Belki o insanoğlu kimselerin etkisi altında kalmadan kendine bir yaşam tarzı seçebilir. Ama onun da aklı var. Üç gün sonra uyduruk da olsa bir kayık yapmayı başarabilir ve evet tek isteği bu adadan kurtulmaksa gerçekleştirebilir. Ama böyle tek başına adada yaşayan insanoğlu pek yok.

Neyse devam edelim: Önce anamız babamız karar verdi ve biz doğduk. Her şeyi usul usul öğrenmeye başladık, yani bizim bir belleğimiz var, büyüyoruz, birlikte yaşadığımız kişiler çoğalıyor ve bir başka bilimadamı "bilinçaltı" diye bizim yönelimlerimizi belirleyen bir bilim ışığı yakıyor. Yani belleğimiz sır tutma yeteneğine sahip. Yani babamız annemizi dövüyorsa, kız kardeşimiz ağlayarak küçük yaşta evlendiriliyorsa biz garibanlar nasıl özgür irademizle hareket edip kendi dünyamızı kurabiliriz Hayallerimiz ananın dayak yediği evden dışarı kaçmak dışında ne olabilir

Sadece bunlar mı Dünyamız öyle bir tuhaf halde ki yaptığı kötülüğü çeşitli bahanelerle aklamaya çalışan insanlar var. Örneğin, 6 milyon Yahudi, Çingene ve muhalif insanı bir emirle fırınlarda yakan insanlar var. Ve bunlar daha sonra şöyle diyorlar: "Ben emir kuluyum!" Evet kötülük dolu, ahlaksız eylemler için bin bir bahane bizzat gene insanlar tarafından üretiliyor. Özgür irade nerede başlayıp nerede bitiyor