Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum. Az sonra bir parfüm şirketi yetkililerine sunum yapacağım. Daha önce animasyon olarak çizdirmişim, kısa bir film, on üç yaşlarında bir kız çocuğu elinde bir parfüm şişesi, yoğun bir sisin içinde ilerliyor. Birden karşısına kara peleriniyle yüzünü gizleyen, elinde keskin tırpanıyla Azrail çıkıyor ve kızın elindeki parfümü hoyratça alıyor, aynı anda kız yok oluyor ve yüzü görünmeyen Azrail elindeki parfümü şehvetle bağrına bastırıyor. Ve alttan bir yazı geçiyor: "Bu parfüm ölüm kokar!"

Ben hemen reklam şirketindeki işimden atılıyorum.

Evet dostlarım on beşinci yüzyılda özellikle Fransız saraylarındaki lazımlık kokusunu gidermek ve pek banyo yapmayan saray kadınlarının güzel kokmaları için keşfedilen parfüm şimdilerde kozmetik sanayisinin en önemli gelir kaynaklarından biridir. Öyle ki bir erkek ya da kadının çantasında mutlaka bir parfüm şişesi olmalıdır. Doğal olarak herkes güzel kokmak ister. Ünlü markaların bin bir çeşit parfümleri öyle pahalıdır ki herkes alamaz, bu nedenle pek çok ülkede kokusu bir saat içinde kaybolan sahte parfümler piyasaya sürülür.

Şimdi nereden geldi aklıma bu parfüm meselesi. Hepimizin malumu Türkiye'nin hava kirliliğinin tap yaptığı Kocaeli kentinin, Dilovası ilçesinde parfüm dolumu yapan bir fabrikada patlama oldu ve hiçbir iş güvenliğinin olmadığı ruhsatsız fabrikada sigortasız çalıştırılan üçü çocuk altı kadın öldü. Fabrika CİMER ve belediyeye defalarca ihbar edilmişti. Neden reklam şirketi beni işten atıyor ki haklı değil miyim Biz bir ilki başardık ve ölüm kokan parfümü yeryüzüne saldık.

Sevgili okurlarım bu yıl taşındığım Değirmendere'den İstanbul'a giderken ben bu ölüm parfümünün yapıldığı Dilovası'ndan geçiyorum, bölgeye yaklaşırken arabaların havalandırmaları hemen kapatılıyor. İnsanlar yüzlerini atkılarıyla sarıyorlar, çantalarında tuttukları maskelerini takıveriyorlar. Burası Dilovası, ova değil, fabrikaların çıkardığı ölümcül gazların karanlığında yaşamaya çalışan insanların mecburi yuvası. Burası fabrikaların denetlenmediği, denetlense bile komik ceza paralarıyla üstlerinin örtüldüğü bir bölge. Burada yaşayanlar çoğunluk Kürt vatandaşlarımız. Bölgelerinde iş olmadığı için bu ölüm çukuruna gelmişler. Bir zamanlar yemyeşil bir ova olan burada, yenidoğan ölümleri ve düşük ülkemizin her yerinden daha fazla. Yaşamayı başaran çocuklar üç yaşlarında astım hastası oluyor ve akciğer kanseri her evden en az bir kişiyi vaktinden önce öldürüyor.

Hepimiz biliyoruz, ülkemiz karaparacıların, bin bir çeşit mafyanın ve işlerini yapmak gibi bir kaygıları olmayanların, pek çok hâkimin ve savcının milyonluk villaları olan bir ülke. Bu ülkede çocuklar ölüyor, işçiler ölüyor, kadınlar öldürülüyor, gariban askerler mağaradaki olmayan metan gazından ölüyor, ikinci el uçak düşüyor 20 askeri uzman ölüyor ve oğlu dağlarda şehit olan bir asker annesinin "Ölü sizin evinizden çıkmıyorsa, helvası tatlı gelir" sözleri yurdumun her köşesinden yükseliyor. Yas tutma hakkımız bile elimizden alındı.