Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk. Yahu ne biçim bir ülkede yaşıyoruz! Her gün farklı yerlerde gökyüzünü kızıla boyayan yangın felaketlerine, günaşırı ölüm emri verilen asker ölümlerine, bir ertesi gün çeşitli kurumlarda ve üniversitelerde başlayıp ülkeyi sarsan diploma-unvan sahtekârlıklarına, sıradanlaşan kadın ve çocuk işçi ölümlerine gözümüzü açıyoruz. Bu arada Türkiş Mandela ve artık neyin kurucu başkanıysa Öcalan'ı Meclis'e getirmek için, yetkisiz bir komisyon ha babam çalışıyor. Ve emir büyük yerden "Oturun oturduğunuz yerde, on yıl sonra neler olup bittiği öğreneceksiniz"! Bu arada ben Ruhi Su'nun sesinden o muhteşem türküyü dinliyorum: "anakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni." Ne acı ki bir asır önce "anakkale geçilmez!" diye haykırarak yırtık pabuçlarıyla siperlerden fırlayan, düşmana ölümüne saldıran atalarımızın mezarları da artık uluslararası maden şirketlerinin işgali altında!

Yani dostlarım yılana bile sarılmaya vaktimiz kalmadı bir de başımıza Aydın'ın CHP'den iki dönem milletvekili, üç dönem de Aydın kentinin belediye başkanı olmuş Özlem erçioğlu çıktı. Kadın yıllarca topuklu efe olarak meydanlarda zeybek oynamış. Alkışlıyorum muhteşem bir başarı ama bu başarının ardında sanırım üstü örtülü bir şeyler var. Belediye çalışanları ve kente yapılan bazı usulsüz işlerin mağdurları şikâyetlerini CHP üst yönetimine ilettikleri halde parti hiçbir araştırma, soruşturma yapmadan onu son seçimde de aday göstermiş. Üstelik Aydın'ın topuklu efesi hakkında yazar arkadaşımız Ergun Poyraz "Kırık Topuklu Kirli Kontes", adlı bir kitap yazmış. Böyle bir kitabı yazmak bu ülkede cesaret ister. Parti de hiç olmazsa görevli üç kişinin kitabı incelenmesi gerekmez miydi

Neyse yazımıza devam edelim, bir zamanlar çalıştığım bir projede Berlin Belediye başkanıyla tanıştım. Psikoloji okumuş orta halli bir ailenin küçük kızıydı. Yaptığı işlerden o kadar etkilenmiştim ki, vallahi billahi "Ben belediye Başkanı olmalıyım" diye dostlar arasında isteğimi dile getirmiştim. Neyse ki beni seven dostlarım yardımıma yetiştiler. "Kızım hayal kurmayı ne zaman bırakacaksın, sen kim belediye başkanı olmak kim Sen bir Cumhuriyet bürokratı babanın, ilk kez 'Engelliler de bizim çocuklarımızdır' diye haykıran, harekete geçen bir annenin kızısın! Ne aşiretten geliyorsun ne baban zengin, üstelik darbelerde başın beladan kurtulmamış, bu rüyayı unut."

Neyse unuttum ama bugün topuklu efenin AKP'ye geçtiğini görünce "vay" dedim, "Ben hâlâ 1968 yılında kalmışım". Topuklu efe zengin yere gelin gitmiş, ilk milletvekili olduğu seçimde aday sırası dörtmüş ama kayınpeder bağış yapmış eh sıra da öne alınmış. Gerçekten AKP ve akıl verenleri oyunu iyi oynuyorlar. Bence kadını "Seni de içeri tıkarız" diye tehdit filan etmediler. CHP merkezine gönderilen olumsuz dosyalardan elbette onların da haberleri vardı. Bir algı yaratmak istiyorlardı zaten bu algıyı epeydir sürdürüyorlardı. "CHP'li siyasetçiler de temiz değildir." Şimdi bu kadının istifası sadece AKP'nin başlattığı algı operasyonuna yardım ediyor. Ve ülkemim vatansever, fedakâr insanlarını daha çok umutsuzluğa, daha çok çaresizliğe sürüklemiyor mu