Ziya'nın Atı'nın pazara tutulması

Genel olarak Avrupa'nın, özellikle Almanya'nın kıskançlıktan çatladığı şu günlerde, memleket sathında icabında çöpten beslenip şükretmek suretiyle büyük resme odaklanmanın kıvancını yaşayanlar, Abidin Dino'nun mutlulukla ilgili hayal dünyasını da aşıp hayretengiz bir edayla market raflarını izleyerek sanatsal zevkin doruklarında dolaşmayı dünyanın tüm diğer insanlarına nasip olmayan bir haslet kabul ederler. Herhalde içine itildikleri mağduriyeti, henüz herhangi bir nüvesi görülmeyen fakat mütemadiyen bakanlar düzeyinde söyleme dökülen uzay çalışmalarının lanetli neticesi diye düşünürler. Düşünmek eyleminden bağımsız, sadece masallarla avutulmuş insanların bu düşsel serüvende yaratıcılık ufku uzaya doğru uzanmakla kalmaz, Hititlerin başkenti Hattuşa'ya sadece kırk kilometre uzaklıkta konumlanan memleketin şeksiz şüphesiz en güzide şehri Yozgat'ta henüz ufo görmemiş masum köylülerin hararetli bir şekilde uranyum arama çalışmalarına kadar dayanır. Hemen her geniş arazinin tam ortasına denk gelecek şekilde diklemesine, adeta bozkırda elektrik direği, hatıra ormanına fidan dikercesine pimaş borular döşenir; borunun bir yerine es koymayı henüz akıl edememiş dayılara ezberletilmiş cümleler hece hece söyletilip kayda alınarak bu olağandışı çalışmanın tüm insanlığa ulaşması sağlanır. Böylece Avrupa, Amerika gibi geri kalmış medeniyetlerin ve dahi yoklukla cebelleşip açlıktan kıvranan Almanya'nın kıskanma düzeyi adam akıllı zorlanıp yeryüzünün bu cihetine doğru bakışlarındaki hayret oranı artırılır. Hem de gelişmekte olan insanlığa akla hayale gelmedik biçimde katkılarda bulunma gayreti, en az Kanal İstanbul isminde yeni bir boğaz açmak inadı kadar kutsaldır! pushfn('ads'); Belli mesafeden bakıldığında anlamlı ve makul görünen bir hevesle altı yüz küsur yıllık tek adam rejiminin yıkılıp çok adam rejimine dönüldüğünde muhtemelen meselenin bilirkişi geçinenleri, yüzyıl bile aşmadan içine düşülen şimdiki hale maruz kalınacağını, sonra bunun halk nezdinde çok doğal bir şeymiş gibi karşılık bulacağını düşünmemiş olmalıdır. Bir topluluğa yönelik yapılması muhtemel çalışmalara göre tercihen insan tekinin beslenmesi, büyütülmesi, korunup gözetilmesi ve dahi etrafında biriken, kümelenen insanlar tarafından kutsanması çalışmasının çok daha ucuza gelmesi umulur. Hem de bir memleketin variyetinin ve kaynaklarının, içinde yaşayanların yekununa hizmet etmesindense belli bir çevreye, aileye yahut kişiye yarar sağlaması, özellikle geleceğe yönelik kaygı bağlamında çok daha tercih edilirdir. Böylece ileriki zamanlarda, her haliyle yaşanması muhtemel zamanlarda, insana sunulmuş ve yaşayana adeta hiç tükenmeyecekmiş gibi görünen zamanlarda çoğu bulup bunu tanrının bir lütfu, kendisine has kılınmış ayrıcalık olarak düşünenler mutlu mesut; aza kanaat etmenin öğretildiği çoğunluk ise bahtiyar sayılır. Herhangi bir sayıya vurulmayan kısım zaten görünmez olmayı dilediğinden tüm bu kategorilerin dışında ve yine onların artıklarıyla yaşam idame ettirip hayatın bu şekilde yaşanabileceğine kani olarak çerçöp karıştırmayı, oradan nasiplenmeyi ilahi bir lütuf kabul